21 Ocak 2014 Salı

Avarlar

Avrupa'da Frank krallığı ile Bizans imparatorluğu arasında eski Hun Sabar kalıntıları ve Ogur (Bulgar)'lar gibi Türk kütlelerinin desteği ile kudretli bir devlet kurarak çeşitli Germen ve özellikle kalabalık İslav kabilelerini hakimiyetleri altına almak suretiyle 250 sene kadar (558805) Avrupa siyasetine yön veren Avarların kimliği meselesi tarihçi ve dilcileri hayli uğraştıran başlıca konulardan biri olmuştur. Halâ da uzmanların fikir birliği haline geldikleri bir sonuç ortaya çıkmıştır denemez ise de Avrupa Avar hakanlığı kurucularının Türklüğü araştırmalar ilerledikçe daha da kesinlik kazanmaktadır.



Vaktiyle Moğolistan'daki JuanJuan devleti (4. yy. başları 552/555) Göktürkler tarafından yıkıldıktan sonra tahminen 20 bin kişilik bir kütlenin batıya doğru göçtüğüne dair Bizans tarihçisi Th. Simokattes (7. yy. 2. çeyreği)'deki bir haber 558'de Bizans'ın doğu sınırlarından elçi göndererek kendilerine yardım ve yerleşecek arazi verilmesini rica eden kütle ile Orta Asya'dan batıya yöneldikleri daha sonra da Avrupa içlerine ilerledikleri söylenen bu grup arasında bir bağlantı kurulmasına yol açmış ve JuanJuanların umumiyetle ve hatalı olarak "Avar" ve çok defa "Asya Avarları" diye anılması bu bağlantı fikrini kuvvetlendirmiş diğer taraftan JuanJuanlar Moğol kabul edildiklerinden Avrupa Avarlarının da aynı soya mensup bulunması tabiî sayılmaya başlanmıştır ki geçen asır sonlarında Moğolistan'da Avrupa Avarlarını hatırlatan Varguni (Barguni) adlı bir kabilenin yaşadığının tespit edilmesine ilaveten Macaristan'da Avar çağına ait mezarlardan çıkarılan insan iskeletlerinin çoğunlukla Mongoloid bulunduğunun beyanı ve üstelik Avar hakanının adı olan Bayan'ın Moğolca bir kelime olduğu iddiası bu kanaati perçinlemiş gibidir.



Burada durumu kısaca aydınlatabilmek için şu üç hususun belirtilmesi faydalı olacaktır.



a) Bizans tarihçisi Priskos (5. yy. ortaları) daha Orta Asya'da JuanJuan hakimiyetinin çökmesinden 100 sene önce (461465 hadiseleri bk. Sabarlar Ogurlar) batı Sibirya bölgesinde "Avar" kavminden bahsetmiştir. Diğer bir kaynak (Zakharias Rhetor 550 sıraları) da yine Moğolistan hadiselerinden önce batıda bir "Abar" topluluğunu zikretmektedir. Bunlara ilaveten eski Grek coğrafyacısı Strabon (M. 1. yy)'un eserinde "Abarnoi"lerin bahis konusu edildiği hatta çok daha eski tarihlerde Grek efsaneleri ile karışık olarak "Abaris" adının geçtiği bildirilmektedir.



b) Bu kayıtlara göre bahis konusu Avar (Abar)'ların M. S. 555'de tamamen yıkılan Moğolistan JuanJuanları ile bir ilgisi olmayacağı açıktır.



c) Esasen dikkate değer ki Bizans tarihçisi Th. Simokattes (7. yy. 2. çeyreği) Avarlar hakkında "Hakikî Avar" ve "Sahte Avar" diye bir ayırım yapmıştır. Bu kayıt üzerindeki incelemelerde varılan sonuçlara göre "Sahte Avar" denilen kütle aslında Batı TürkistanKuzey Kafkasya arası ve Donİtil (Volga) nehirleri dolaylarındaki Oğur boylarına komşu olarak yaşayan ve Bizans kaynaklarında (Menandros 6.yy. sonları) "Avar" adı ile anılan Warkhon(yani Var ve Hun: Simokattes'te)'lardır ki Göktürkler Hunlar gibi Y'lı Türk lehçesi konuşan bu iki Türk grubu önce 350 yılını takiben bağlı oldukları JuanJuan idaresini terkedip batıya yönelerek TürkistanAfganistanKuzey Hindistan'da Ak Hun (Eftalit) devletinin kuruluşuna katılan sonra da JuanJuanların 458459 yılında Tabgaç orduları karşısındaki yenilgileri üzerine yine Moğolistan'daki yabancı hakimiyetinden koparak HazarAral kuzeyi sahasına gelen War (Var) ve Hun adlı Türk kabileler birliği idiler ve yaptıkları işe uygun olarak batıda topluca Apar (Abar Avar) diye anılmışlardır.



Demek ki Avrupa Avar hakanlığının kurucularını ve hakim zümresini Asya içlerinden gelen ve güney Rusya düzlüklerinde karşılaştıkları Ogur boyları ile birlikte aralarında GökTürklerin siyasî genişlemesi dolayısıyla baskı altında kalarak batıya çekilen bazı Moğol ve Alan gibi İranlı yabancı unsurların da bulunduğu kalabalık Türk kütleleri teşkil ediyordu.



Esasen Avar hakanlığında mevcudiyeti anlaşılan bazı Türk idarî makamlar yine Türkçe deyimlerle anıldığı gibi (Tudun Yugruş Tarhan Boyar Ban vs. unvanları) adları tarihe geçmiş Avar devlet adamları şüphesiz Türk menşeli idiler; ünlü hakan Bayan'ın adı da Türkçe bir kelimedir.



Avar çağı mezarlarındaki iskeletlerde Mongoloid tipin fazlasıyla baskın olduğu beyanı da inandırıcı olmaktan uzak görünmektedir. Zira Avar imparatorluğu nüfuz sahasına giren bölgelerde (Macaristan Arnavutluk Hırvatistan Çekoslovakya Avusturya güney Almanya) 1970'lere kadar yapılan Avar çağı ile ilgili arkeolojik kazılarda çıkarılan insan iskeletlerinde Germen İslav Iranlı FinUgor gibi türlü tipler arasında Türk tipinin de (brakisefal) dikkati çekecek ölçüde olduğu hatta bazı buluntu yerlerinde aslî Türk soyunu temsil eden "Andronovotipi"ne bile % 1015 gibi oldukça yüksek bir nispette rastlandığı tespit edilmiştir.



558 yılında Sabar hakimiyetini yıkıp Kafkaslar'a doğru ilerleyerek İranlı Alanlar ve Ogur boylarını tabiiyete aldıktan sonra Bizans'a elçi gönderen Avarlar yıllık vergi ve kendilerinin yerleşebilecekleri arazi istediler. O sıralarda bir yandan Balkanlar'da Dalmaçya'da geniş çapta fetihler ile bir yandan da Trakya'yı ansızın istilaya girişen Ogurlara karşı mücadelelerle meşgul olan imparator Justinianos vergiyi reddetmemekle beraber ülkesine bir Avar akınını durdurmak maksadıyla aşağı Tuna havzasında başta Ant'lar olmak üzere kalabalık Slav kütlelerinden bir set kurmağa çalıştı.



Fakat 562'de bu engeli kolayca parçalayan Avarlar Aşağı Tuna'yı işgal ederek Bizans ile sınırdaş oldular ve Avrupa içlerine kadar akınlara başladılar. İmparator Justinos (565578)'un vergiyi ödemede tereddüt göstermesi dolayısıyla de 565'lerden itibaren Hakan Bayan'ın idaresinde Bizans'ı baskı altına alarak orta Karpatlar'a girdiler; Tuna'nın batısındaki Germen kavimlerinden Longobard'larla anlaşarak Doğu Macaristan'daki Gepidleri hakimiyetlerine aldılar ve 568'de Longobardların Kuzey İtalya'ya göçmeleri üzerine de bugünkü Macaristan'ı tamamıyla işgal ettiler.



Böylece Avarlar Orta Avrupa'da büyük bir devlet kurmuş oluyorlardı. Bundan sonra batıda Frank kıralı Siegebert'i mağlüp ederlerken 582'lerde güneyde Singidunum (Belgrad) ve Sirmium (Eszek) gibi mühim Bizans sınır şehirkalelerini ele geçirmişlerdi. Yukarıdaki fetihleri yapan büyük teşkilatçı Bayan Hakan'ın 592 yılında İstanbul'a yürümek maksadı ile Çorlu'ya kadar gelerek Bizans başkentinde korku uyandırdığı tarihte "Don nehrinden Galia'ya Kuzey İslav bölgelerinden İtalya'ya kadar her taraf Avar askerî faaliyet sahası haline gelmişti.



Asıl çekirdeğini Türk unsur teşkil etmekle birlikte çeşitli İslav ve Germen kabilelerinden toplanan kalabalık yardımcı kıtaların desteklediği ordusu ile bilhassa başlıca pazar şehirlerini ve ticaret yollarını daima elde ve emniyet içinde tutmağa gayret ettiği anlaşılan Avar hakanlığının Avrupa'da 200 yıl kadar süren hakimiyeti devrinde mühim askerî teşebbüsleri İstanbul kuşatmalarıdır. Sasanîlerle anlaşarak yapılan ve İmparator Herakleios (610641)'u başkenti terk edip Kartaca'ya gitmeyi düşündürecek kadar baskılı olan ilk muhasara (617 veya 619)'dan sonra ikinci harekât yine Sasanî İmparatorluğu ile ortaklaşa gerçekleştirilmişti (626).



İranBizans savaşlarının şiddet kazandığı ve Şehinşah Husrev II (590628)'nin bütün elCezire Filistin ve Suriye'yi ele geçirdiği bu yıllarda Doğu Karadeniz sahillerinde bulunan imparator Herakleios Hazar Türklerinden askeri yardım sağlamak üzere Tiflis'e giderken Şahvaraz kumandasındaki İran ordusu bütün Anadolu'yu geçerek Boğaziçi'ne ulaştığı zaman Bulgar kuvvetleri ile takviyeli Avar ordusu da Balkanlar'ı ve Trakya'yı aşarak İstanbul surları önüne gelmiş bulunuyordu. Gerçek kuşatma Avar ordusu tarafından yapılmakta idi (626 TemmuzAğustos).



Patrik Sergios ile Patricius Bonos tarafından müdafaa edilen başkentte büyük heyecan uyandıran bu harekât tarihî hatıralar bırakmıştır. Bizans'ta kurtuluşu anmak üzere "bayram" ilan edilen gün ("Büyük Perhiz'in beşinci haftasındaki Cumartesi günü) kiliselerde ayinler şeklinde yüzyıllarca devam etmiş ve "Akathistos" ilahisinin bu Avar kuşatması ile ilgili olduğu anlaşılmıştır. Kuşatma donanmasızlık yüzünden başarıya ulaşmamış ve Avar ordusunun sonuç alamadan müşkül şartlar altında çekilmek zorunda kalması hakanlığın nüfuz ve itibarını kaybederek zayıflamasına yol açmıştır.



Yardımcı kuvvetler dağılmış ve bilhassa hakanın 630'da ölümünden sonra tabi kütleler Bizans'ın da teşvik ve desteği ile baş kaldırmış uzun mücadeleler neticesinde Balkanlar Bulgarlara geçmek üzere elden çıkmış TunaSava bölgesi HırvatSloven gibi Slav kabilelerine Bohemya sahası da Çeklerin atalarına terkedilmiştir. Bu suretle bir hasım devletler çemberi içine alınan ve iktisadî imkânlarını kaybeden Avar hakanlığı 8. asır boyunca gittikçe kuvvetten düştü ve 791'den itibaren 15 yıl aralıksız devam eden ve amansız bir din muharebesi yapan Frank İmparatorluğunun (Karolus Magnus=Şarlman zamanı: 768814) hücumları (Orta Macaristan'daki Avar başkent müstahkem mevkii 796'da Pepin tarafından zaptedilmişti) sonunda tamamen ortadan kalktı (805). Parçalanan Avar gruplan Doğu Macaristan ve Balkanlar'a dağıldı kısa zamanda Hıristiyanlaşarak yerli kalabalık içinde eridi.



Bununla beraber Avar tesiri Avrupa'da devamlı olmuş görünmektedir. Hırvatların en büyük askerîidarî unvanlarından olan "Ban" (GökTürkçe Baga Avar dilinde Bagan. Ayrıca Bulgarlarda Macarlarda mevcut) Boyar ve Yugruş gibi Yunanistan'da Navarino (=Pylos aslı Avarino) ve Arnavutluk'ta Antivari (=Bar eskiden Civitas Avarorum) şehirlerinin adları da onların hatıralarından izlerdir. Ayrıca Macaristan'da ortaya çıkarılan Avar çağı arkeolojik eserleri (dökme aletler ve üzerlerinde hayvan mücadele tasvirleri ve grifonlar bulunan at koşum takımları) Orta Asya'da gelişen Türk sanatının (hayvan üslubu) Avrupa'daki örnekleri kabul edilmekte ve bu üslubun izleri Meroving' ler devrinde Fransa'da da görülmektedir.



Arnavutluk'taki Prostovats altın hazinesi Avar'lara ait olduğu gibi arkeolojik araştırmalar Avar Türk sanatının Germen ve îslav sanatları üzerindeki tesirini ortaya koymuştur. Orta Macaristan'ın Nagy Szent Miklos mevkiinde 1799'da ele geçmiş olup hangi Türk kavmine ait bulunduğu hala münakaşa edilen üzerleri Türkçe yazı kitabeli 23 parça altın kaptan müteşekkil ünlü hazinenin Avar çağından kaldığı da ileri sürülmüştür.



Sonuç olarak; Avarlar�ın Avrupa�daki iki yüzyıldan fazla süren hakimiyeti Avrupa tarihi bakımından bir kaç cihetle mühimdir; evvelâ ilk defa olmak üzere Slav kavimleri Türk hâkimiyetinde uzun bir zaman yaşamışlar Türk devlet ve askerî teşkilatının tesiriyle bunlar �kabile� hayatı basamağından devlet teşkilatı basamağına çıkmak imkânını bulmuşlardır. Saniyen Türklerde muhtelif German (Frank) zümreleri arasında karışma artmıştır; bu münasebet ekseriyetle karşılıklı mücadeleden ibaret olmakla beraber her iki kavim komşu olmak sıfatıyla herhangi bir şekilde modus vivendi bulmak mecburiyetinde idiler.



Avar hakanlığının özellikle Slav kavimleri üzerinde büyük tesiri olduğu anlaşılıyor. Balkanlar�da ilk Slâv unsurlarının esaslı bir şekilde yerleşmelerinin Avarlar tarafından alınan tedbirlerin bir neticesi olduğu malûmdur. Bu Türk kavminin güney ve doğu Slavlarını uzun bir zaman hâkimiyetleri altında bulundurduklarını ve bir çok Slâv kabilelerinin Avarlar tarafından müthiş hezimete uğradıklarını gösteren emareler mevcuttur.



4. yüzyıla kadar Germen Gotların daha sonra Hun imparatorluğuna bağlı olarak Türklerin hakimiyetine giren Slav toplulukların tarihi o zamandan itibaren aşağı yukarı "Türk tarihinin bir parçası" durumuna girmiştir. Kalabalık İslav kütlelerinin çeşitli Doğu Avrupa bölgelerine ve Balkanlar'a dağılması hadisesi daha çok Avarlar devrinde vukua gelmiş ve bu büyük ölçüdeki göçler "Avar hakanlığınca ihtiyaç duyulan toprak mahsullerini elde etmek için onlara tarım işleri aynı zamanda sınır bekçiliği yaptırmak maksadı ile Avar idaresi tarafından hazırlanmış ve tatbik edilmiştir.



Bu suretle türlü İslav kabileleri bugünkü Çekoslavakya'ya Elbe nehri boyuna Dalmaçya kıyılarına Balkanlar'a sevk edilmişlerdir. 750 sıralarında Atina çevresinde "Avar" denilen Slavlardan bahsedilmekte aynı devirlerde Hırvatları Adriyatik sahiline götüren başbuğların şu adları sıralanmaktadır: Kilik Lobel (Alpel?) Kösenci (Koşuncu) Buga Tugay "9. Pannonia (Batı Macaristan) ve Morva İslavlarının başında İslavlaşmış Avar beylerinin bulunduğu ileri sürülmekte diğer taraftan Germen kabilelerinin Çek memleketindeki yurtlarından ayrılmalarının savaş kabiliyetleri pek zayıf olan İslavlar yüzünden değil Avar başbuğlarının baskısı sonucu vukua geldiği ve bu hadisenin Doğu Almanya'da meydana çıkan Avar sanatı ile ilgili eserlerde de doğrulandığı bildirilmektedir.



Böylece 584'de piskopos Suriyeli Johannes'in ifadesi ile "Eskiden ormanlardan dışarı çıkmağa cesaret edemezken Avarlar sayesinde savaşa alışan ve altın gümüş at sürüsü sahibi olan Slavların sistemli göçürülmeleri yolu ile günümüz Orta ve Doğu Avrupa etnik haritasının Avar hakanlığı tarafından çizildiği anlaşılmaktadır. Bugün Kafkaslar'da yaşayan Avar zümresinin de onların torunları olduğu kabul edilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder