21 Ocak 2014 Salı

Kıbrıs’ı nasıl vermiştik?

II. Abdülhamit 93 harbi sonrası elden çıkan Makedonya ve Bulgaristan’ı geri alma Ruslara olan savaş tazminatını sildirme karşılığında Kıbrıs’ı İngiltere’ye kiraladı... Şimdi ise AB hiçbir bedel ödemeye bile gerek duymadan her fırsatta Kıbrıs için bastırıyor... Çünkü karşısında gırtlağına kadar borca batmış bir devlet ve devletin laik yapısıyla kavgalı olduğu için AB’ye sığınan bir iktidar var.



Daha şimdiden Güney Kıbrıs ve Yunanistan AB müzakerelerinde 5 konunun görüşmelerini askıya aldırdı. AB limanların Rumlara açılması için Türkiye’ye adeta bir ültimatom vererek süre tanıdığını açıkladı. AB her fırsatta tüm ikiyüzlülüğü ile Kıbrıs için bastırıyor.

Kıbrıs gider mi gitmez mi bilemiyorum. Çünkü gırtlağına kadar borca batmış AB ile ilişkileri ortaklık görüşmesinden ziyade taviz verme haline getirmiş devletime inanın pek güvenemiyorum.

Geçenlerde Hüseyin Perviz Pur’un yazdığı ve Otopsi yayınevi tarafından yayınlanan Türkiye’nin Borç Prangası kitabını okuyordum. II. Abdülhamit’in Kıbrıs’ı İngilizlere nasıl verdiğini gayet net anlatıyordu. Tam zamanıdır deyip biraz iktisat tarihimizi de hatırlayıp Kıbrıs’ı nasıl verdiğimizi anımsamakta fayda var.

Balkanlardaki bağımsızlık istekleriyle çıkan ayaklanmalar II. Abdülhamit tarafından çok kanlı bir kanlı bir şekilde bastırılınca Rusya ve İngiltere Osmanlılara karşı ittifak yaptı. Esasında 187677 Rus Harbi (93 Harbi de deniyor) Rusya’nın balkanlardaki Ortodoks etnik gruplar üzerindeki haklarını pekiştirmek onları egemenliğine almak Rusya’nın bölgedeki varlığının kuvvetlendirmek amacıyla çıkartıldı.

Rusya İngiltere’den Kırım Savaşı’nda olduğu gibi Osmanlıların yanında olmayacaklarının garantisini alarak 1877 ilkbaharında iki koldan karadan saldırdı. Rus ordusu doğuda Kars Ardahan ve Erzurum’a batıdaki ordu da Prut nehrini geçerek Osmanlı topraklarına girmişti. Romanya bu kargaşadan yararlanarak bağımsızlığını ilan etti ve Rusların yanında yer aldı.

Batıda Prut ordusunun karşısında Kırım Savaşının kahramanı Gazi Osman Paşa vardı. Rus ordusunun başında ise genç Çar Alexander bulunuyordu. Bulgaristan’a ordusunun önünde girerek Slavlara kurtuldunuz müjdesini vermişti.

Osmanlı ordusu Tuna nehrini geçerek Plevne kasabasında savunma mevzilerine yerleşti. Gazi Osman Paşa kısa sürede burada güçlü bir savunma kalesi inşa etti. Rus ordusunu durdurdu. Tüm saldırıları başarısız olunca Ruslar geri çekilip Plevne kalesini kuşattılar ve ikmal yollarını kestiler. Osman Paşa aylarca dayanan ordusunun erzakı bitince kaleden çıkarak Ruslara saldırdı kuşatmayı yardı ancak bu kuşatma esnasında Osman Paşa ağır yaralandı aç ve susuz ordusu dağıldı. Bulgarlar Türk askerlerini katletti.

Rus orduları Edirne’ye girdi. Abdülhamit İngiltere’den barışa yardım etmelerini istedi. Rus Ordusu Ayestefanos’a (Yeşilköye’e) kadar girdi. İstanbul’un Rusların eline geçmesini istemeyen İngiltere Kraliçesi Victoria Osmanlı’nın barış isteğini Çar’a iletti. Rus ordusu 10 ay devamlı savaşmaktan ve kış mevsiminin ağır koşullarından yorgundu. Mart 1878’de Ayestefonas (Yeşilköy) anlaşması yapıldı.

Bu anlaşmayla Karadağ Sırbıstan ve Romanya’nın bağımsızlıkları tanındı. Bulgaristan özerk bir idare oldu. Doğu’da ise Kars Ardahan ve Batum Ruslara bırakıldı. Ayrıca Ruslara 245 milyon altın savaş tazminatı ödenecekti.

Abdülhamit bu ağır şartları kabul etmekle İstanbul’u İmparatorluğu belki kurtarmıştı ama Rumeli gibi verimli topraklarını doğunun ipek yolunun önemli şehri Kars’ı kaybetmişti. Özellikle Rumeli toprakları insan ve tarım açısından ve de vergi bakımından Osmanlının yaşam kaynağı idi. Dış borçların ödemelerinde Rumeli gelirleri etkin rol oynuyordu.

Ruslara doğunun ticaret yolları kaptırılmıştı. Rusya’nın bu kadar güçlenmesi İngiltere’yi de rahatsız ediyordu. İngiltere Girit adasını Yunanlılara bırakmaya söz vermişti. Gözlerini Kıbrıs’a diktiler. Doğu Akdeniz’i kontrolde tutacak en uygun yer Kıbrıs adası idi.

II. Abdülhamit’ten Kıbrıs adasını kira bedeli ile kullanımı istediler. Buna karşılık kira bedelinin yanısıra Rus harbinin ağır koşullarının yeniden masaya yatırılmasına yardımcı olacaklar Kıbrıs adasının askeri açıdan korumasını yapacaklardı.

Paraya ihtiyacı olan II. Abdülhamit bu koşulları kabul etti. Altı Avrupa devleti Bismark’ın başkanlığında yeni kurulan Alman İmparatorluğunun başkenti Berlin’de toplanarak 13 Temmuz 1878’de anlaşma imzaladı.

Anlaşma koşullarına göre Bulgaristan yeniden Osmanlılara verildi. Ancak bir prenslik halinde politik bağımsızlık hakkı tanındı. En verimli topraklara sahip Makedonya yeniden Osmanlılara bırakıldı. Bosna Hersek Avusturya’ya verildi. Sırbıstan Karadağ ve Romanya’nın bağımsızlığı devam edecekti. Doğu’da Kars Ardahan Batum Ruslar’da kalacak ödenecek harp tazminatı 245 milyon altından 60 milyona indirilecekti. İngiltere Kıbrıs adası kullanımı karşılığında Osmanlı’nın 93 Rus Harbinin ağır koşullarını hafifletmişti.

Kısacası o tarihte Kıbrıs Makedonya ve Bulgaristan tekrar Osmanlılara verilerek üstüne de 185 milyon altınlık borç silinerek İngilizlere bir bedel alınarak kiralanmıştı.



Bu anlaşma sonrasında II. Abdülhamit borçları biraz hafiletmiş olsa bile bunlar hiçbir işe yaramadı. Bu anlaşmadan üç yıl sonra iktisat tarihçileri tarafından Osmanlı’nın esas batışı olarak gösterilen Duyun u Umumiye 1881’de ilan edildi. Borçların ödenmesi için devlet gelirlerinin bir bölümünün yönetimi vergi toplama hakkı Duyun u Umumiye İdaresi’ne bırakıldı...



Peki ya şimdi?... Kıbrıs’taki Türklerin egemenlik haklarından neyin karşılığında vazgeçmemiz isteniyor? Tam üyelik mi? Unutun gitsin... Borç silmek mi? Bir milletin egemenliğini para karşılığı satmak kadar onursuzluk olamaz...

Peki niçin Kıbrıs için bu kadar rahat bastırabiliyorlar? Sebebi çok basit... Türkiye gırtlağına kadar borç içine batmış çaresiz bir ülke... Ve bu ülkeyi yöneten iktidar devletin laik yapısıyla kavgalı olduğu için inanmadığı halde kendi sigortası için AB’ye mahkum...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder