21 Ocak 2014 Salı

Kutsal Emanetler

Yavuz Sultan Selim'le birlikte Topkapı Sarayı yeni bir geleneğe tanık olmaya başlamıştı. Sultan'ın Mısır'ı fethi (1517) ve onu takip eden yıllarda her Ramazan ayının on beşinci günü yaklaşırken bütün saray halkında bir telaş, bir koşuşturma, bir harekettir gözlenirdi. 0 günü herkes merakla bekler; paşalar, vezirler, şeyhülislam,veziriazam gibi devlet ileri gelenlerinin mekanlarında bir hareketlilik olurdu. Hırkaı Saadet Dairesi'ndeki telaş, koşuşturma ise başka bir alemdi. Hz. Muhammed'in uzun ve geniş kollu hırkasının içerisinde yer aldığı sanduka, Revan Odası'na nakledilerek dairenin her tarafı süpürülüp silinir, duvarlar gülsuyuyla yıkanır, miskle kokulandırılırdı. Dairenin sütunları cilalanıp, öd ağacı ve buhurlar yakıldıktan sonra içinde Kutsal Emanetleri taşıyan sanduka on beş kadar hanei hassa ağasının eşliğinde dualar ve salavatı şeriflerle tekrar yerine konulurdu.







Hz. Muhammed'in ayak izi.





Nihayet Ramazan ayının on beşi gelince bütün devlet erkanı, alimler, yeniçeri ve sipahi ağaları öğle namazına doğru Topkapı Sarayı'nın Babü'ssaade diye anılan Akağalar Kapısı önünde toplanır ve sadrazamın teşrifini beklerdi. Şeyhülislamın Ayasofya Camii'ne gelmiş olduğu haberi saraya ulaştıktan sonra sadrazam, Babü'ssaade'de kendisini bekleyenlerin yanına gelir ve onlarla birlikte Ayasofya Camii'ne giderdi. Padişah ise öğle namazını kendi dairesinde eda ederdi.







Hilyei Saadet





Namazın kılınmasından sonra padişahla beraber başta şeyhülislam

ve sadrazam olmak üzere vezirler , aıimler ,İstanbul'da bulunan diğer devlet adamları,sipahi ve yeniçeri ağaları ve diğer erkan sırasıyla, toplu halde Hırkai Saadet Dairesi'ne girerdi. Her daim padişahın yanında olan altın anahtarla büyük sanduka açılır , yeşil ipek kadifeden sim sırmalı ve ince işlemeli yedi bohçaya sarılı, altından yapılmış bir çekmece böylece açığa çıkarılırdı. Üst tarafında iki kanadı bulunan bu altın çekmece de yine adişah tarafından korunan bir başka altın anahtarla açılır, yedi bohçaya sarılı Hırkai Saadet meydana çıkartılırdı. Bu sırada Kuranı Kerim okutulurdu.







Hz. Muhammed'in yayı 118 santimetre uzunluğunda olup kamış türü bir ağaçtan yapılmıştır. Sultan 1. Ahmed yayın korunması için altın yaldızlı ve gümüş savatlı bir kılıf yaptırmıştır.





Hırkayı önce padişah öper, yüz ve gözlerini hırkaya sürerek Hz. Muhammed'in şefaatini dilerdi. Padişahtan sonra şeyhülislam, sadrazam ve padişahın işaret ettiği diğer şahıslar da büyük bir edep ve

saygıyla huzurı hırkaya dahil olur, öpüp iki gözlerine sürerdi. Bu ziyaretler Tanzimatöncesi ve sonrası, hatta Meşrutiyet dönemi dahil olmak üzere yüzyıllarca, her Ramazan gerçekleştiriliyordu.







Hz. Muhammed'in dişinin mahfazası





Hırkai Saadet Dairesi'nde, Hz. Muhammed'in hırkaları hürmetine yüzyıllardır Kur'anı Kerim tilavet edildiği biliniyor. Kırkıncısı bizzat Yavuz Sultan Selim olan kırk hafızın 'Hayırların fethi, belaların def'i , için adeta manevi bir nöbet haline getirdikleri bu ulvi gelenek, Ekim 1996'dan itibaren tekrar canlandırıldı.







Hz. Muhammed'in, Müseylimetül Kezzap'a cevap olarak

gönderdiği mektup









Hz. Musa'nın asası hurma ağacındandır. Kısasel Enbiya'ya göre cennetten gelmiştir

İçinde Zemzem Suyu bulunan ağzı mühürlü sürahi







Yavuz Sultan Selim'in Mısır'ı fethinden sonra Mekke'nin anahtarları ve 'Emanatı Mübareke' Osmanlı Devleti'ne teslim edilmişti.Bu eşyaların bir bölümü o zaman İstanbul'a nakledilmiş, bir bölümü ise Hz. Muhammed'in mezarında bırakılmıştı. Ayrıca,zaman zaman Osmanlı padişahları ve diğer Müslümanlar tarafından buraya pek çok kıymetli eşya hediye edilmişti. Birinci Dünya Savaşı sırasında Medine'nin boşaltılmasına karar verilince, orada bulunan Kutsal Emanetler'in de Topkapı Sarayı'na götürülmesi uygun görüldü. Kutsal Emanetler sarayda toplanmaya başlanınca ilk önceleri sarayın değişik yerlerinde, Hazine'de, Silahtar Hazinesi'nde, Revan Köşkü'nde, Harem'de ve bilhassa da 'Has Oda' olarak kullanılan dairede korunuyordu.







Hz. Osman'ın kılıcının kabzası siyah taştan, balçağı altın ve savatlı kabartma süslemedir

Hz. Muhammed'in kılıcı 99 santimetredir. Altın kabzası ve balçakta altın yuvalar içine

yakut ve firuzeler yerleştirilmiştir.









Hz. Osman'ın kılıcının kını altın motiflidir





1808'den sonra Sultan II. Mahmud, Fatih Sultan Mehmed'den beri padişah Has Odası olarak kullanılan odayı tümüyle Kutsal Emanetlerin korunmasına bıraktı. Adı da Hz. Muhammed'in Hırkai Şerif'ini de içi almasından dolayı 'Hırkai Saadet Dairesi ' veya 'Kutsal Emanetler Dairesi' olarak anılmaya başlandı. Hırkai Sadet Dairesi, Fatih Sultan Mehmed döneminde (14511481) taht odasını da içeren padişahın özel dairesi olarak inşa edildi. Padişahın taht odası, dairenin en önemli yeriydi. Daha yüksekçe olan kubbesi buranın padişah dairesi olduğunun işaretidir. Odadaki taht, IV.Murad döneminde sarayın kuyumcubaşısı olan Derviş Zilli Mehmed'in eseridir. Bugün burada Hırkai Saadet ve sandukası,Sancakı Şerif, Hz.Muhammed'in iki kılıcı ve yayı sergileniyor.



1997 yılında restorasyonu tamamlanan Destimal Odası da, padişahların şahsi hizmetini gören ve aynı zamanda üst düzeyde devlet hizmeti için eğitilen içoğlanlarına ayrılmıştı.









Veysel Karani Hazretleri'nin beyaz keçeden külahı ve külahın yeşil renkli mahfazası

Hz. Muhammed’in kılıcının kılıfı yeşil kadifeden, üzeri sarı telle çiçek işlemelidir





Destimal Odası'nda Kur'anı Kerim'in vahiy katipleri tarafından yazılmış ilk örneklerinden olduğu tahmin edilen Hümeze ve Tekasur Sureleri, Hz. Muhammed 'in yalancı peygamber Müseylemetül Kezzab'a ve Ahsa Valisi'ne gönderdiği mektuplar , Hz .Osman'ın şehid edildiği sırada okuduğu belirtilen Kur'anı Kerim,Hz. Musa'nın asası,Hz. İbrahim'in taş tenceresi, Hz. Davud'un kılıcı, Veysel Karani'nin külahı, yedi adet Sakalı Şerif, Peygamber'in ayak izi, Hz. Osman 'ın kılıcı,Sancak Kelamı Kadim mahfazaları, Mescidi Aksa'nın ahşap kabartması, zemzem sürahileri, Kabe örtüsü, Hz. Yusuf'a ait amame, destimal, destimal kalıbı gibi son derece değerli emanetler bulunuyor.



Zamanında padişahın Enderun'daki arz ağalarıyla görüştüğü, onların padişaha arzlarını sunduğu yer olan Arzhane'de ise HacerülEsved'in altın mahfazası, Hz.Muhammed'in Kipt kavmi hıikümdarı Mukavkıs'a gönderdiği mektubu, ayak izi, mührü, kabir toprağının ve dişinden toz haline gelmiş bir parçanın içerisinde yeraldığı mahfazaları, Sakalı Şerifleri ve içinde korundukları Sakalı Şerif mahfazaları sergilenmektedir. Topkapı Sarayı Cumhuriyet'in ilanıyla (1924) müze olarak kullanılmaya başladıktan hemen sonra kutsallıkları nedeniyle bu emanetler ziyarete açılamamıştı. Kutsal Emanetler ilk olarak, 31 Ağustos 1962 tarihinde modern müzecilik anlayışına uygun bir şekilde sergilenmeye başlandı.





* Hilmi Aydın, Topkapı Sarayı Mukaddes Emanetler Bölüm Sorumlusu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder