21 Ocak 2014 Salı

Akıncılar

Akıncılar





Yükselme Devrinde Osmanlı, Avrupa'nın her noktasında, Tımar, Zeamet ve Has olarak 3 ayrı grup arazi tespiti yapmıştı. Oradaki kişiler, o toprakların sahibi olanlar, asker beslemek mecburiyetindeydi. O askerlere "Akıncılar" deniliyordu. Akıncı, akın yapan askerdi. Akıncı; öncü, gönüllü, kelle koltuktaydı. İlk, akıncılar akardı atlarıyla düşman iline. Arkadan gelen askerin güvenliğini sağlarlardı. Yolları kontrol altına alırlar, istihbarat toplarlardı.



Her biri en az üç yabancı dili, ana dili gibi konuşan; muhteşem cengaverlerdi akıncılar. Çok süratli ve seri hareket ederlerdi, silahı en iyi akıncılar kullanırdı o dönem. Canını pervasızca, yüzlerce kez ortaya atardı her akıncı eri. Bu yüzden akıncılara fedai denirdi, dalkılıç, serdengeçti, deli denirdi. Nasibi olanlar, ak sakal bırakıncaya kadar yaşar; kimiyse yirmi yaşlarında şehid olurdu.

İlk akıncı beyi Gazi Evrenos Bey'dir. Sonraları Mıhaloğulları, Tunahan Bey ve Malkoç Bey akıncıları vardı. Akıncı beyleri doğrudan doğruya padişahtan emir alırdı. Salâhiyetleri çoktu; ama sefere çıktıklarında geri dönmeme emri de alabilirlerdi. I. Murat'ın ilk akıncı beyi Gazi Evrenos Bey'e yazdığı mektubta Osmanlı'nın akıncılara verdiği değer ve Osmanlı ruhu açıkça yansır.

Akıncılar bir ülkeye girdi mi, nerdeler bilinmez olurdu. Nereden çıkacakları kestirilemezdi. Düşman iline girdiklerinde küçük küçük kollara bölünerek yollarına devam ederler; ayrılırken birbirlerine "Kızılelma'da buluşuruz" derlerdi. (Hammer, VI, 264, n.1) "Kızılelma" ise Türk'lerin erişilmesi müşkül bir mefkureleridir. Bu ifade; akıncıların bir daha buluşmak ümitlerinin ne kadar zayıf olduğunu, kendilerinin de bildiklerini gösterir. Ve ayrılırken bu sözü söyleyebilen asker, dünyanın en yüksek millî kültür ve şuûrunu almış askeridir. Ondan mükemmel bir asker yetiştirmek hiçbir akademinin haddi değildir ve her akademinin ideali, zaten böyle bir asker yetiştirebilmekten ibarettir. Ve bir askerin bu cümleyi söyleyebilmesi için, en az bin yıllık bir ıstıfâdan geçmesi lâzımdır.(Yılmaz Öztuna VIX 425)

Bu akıncıları kelle koltukta akına yollayan; fedai, serdengeçti yapan, Allah yolunda ölme şerefinin hayaliyle yaşatan; Allah aşkı değil de nedir? Akıncıyı evinden, ocağından çıkarıp ülkesinden kilometrelerce öteye taşıyan şey; her gün biraz daha fazla insana hidayeti ulaştırabilmek için, i'layı kelimetullah için, Allah için cihad etmekti. Osmanlı'da herkes başkaları için, Allah için bir şeyler vakfederdi; kimi camii, kimi hastane, kimi bu kuruluşlara para getirecek işyerleri, kimi kervansaraylar kimiyse akıncılar gibi hayatlar.

Devşirme paşalardan İbrahim Paşa, Akıncıların hepsini yok etmeyi başardı, savaş alanında yalnız bırakarak, çok miktarda düşmanın üzerine özellikle saldırtarak akıncıların yok olmasına sebebiyet verdi. Allah'ın düşmanları, Allah'ın dostlarının kökünü kazımayı başarmışlardı.

[/b]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder