21 Ocak 2014 Salı

Türkler Nasıl Müslümanlaştı

Giderek daha çok siyasete bulaştırılmak istenen İslam, ilk olarak Türklere ne şekilde ve hangi şartlarda gelmiştir pek bilinmez, sanki bilinmesi de pek istenmez. Ancak, bir çoğumuzun bilmediği, yada bilmek istemediği bu tarih, en çok bilmemiz gereken konuların başında gelmektedir..

Aşağıdaki döküman tamamen İslami kaynaklardan, Taberi ve Zekeriya Kitapçı gibi İslami tarihçi ve yazarlardan düzenlenerek hazırlanmıştır.



Türklerin ilk Müslümanlaştırılmaları ile ilgili 670 li tarihlere dayanan bilgiler maalesef okullarda bizlere hiçbir zaman verilmemiş, verilen bilgiler ise, Türklerin Müslümanlığa geçişleri kendi istekleri ile olmuş gibi gösterilerek, 740 lara kadar ki tarih atlanarak verilmiştir.

İslam'ın Türklere zorla kabul ettirilmeleri ile ilgili 670 lerden başlayarak 740 lara kadar uzanan tarihin bize okullarda anlatılmamasının nedenlerini, bu kısa tarihi öğrenince biraz daha anlamak mümkün olabilecektir. Şimdi, bu atlanan 70 senelik tarihe bir göz atalım..



Müslüman Arapların Türklere İlk Saldırıları



Seyhun ve Ceyhun nehirleri arasında bulunan bölge tarihi ipek yolu üzerindedir.. Türk beylikleri, bu bölgedeki, Buhara, Semerkant, Talkan, Baykent gibi şehirlerde yerleşmiş yaşıyorlar, deri imal ediyor ve pamukdan kağıt üreterek bunları satıyor ve iyi de para kazanıyorlardı.. Bu üretimlerinin yanı sıra Altın madenleri çalıştırıyorlardı..Özellikle adı zengin şehir manasına gelen, Semerkant’ın zenginliğinin o devirde dillere destan olduğu söylenir.. Bu zenginlik ötedenberi Talancı Arapların iştahını kabartıyorduysa da, Türklerden çekiniyorlar ve araya sınır olarak koydukları Ceyhun nehrini geçmeye pek cesaret edemiyorlardı.. Çünkü daha önce Halife Osman zamanında, Muhammed bin Cerir komutasındaki Araplar İslamı yayma bahanesiyle oraları talan etmek için 2700 kişilik bir ordu ile Fergane’ye kadar girdiysede Türkler tarafından yok edilmişlerdi.. Ancak daha sonraları Muaviye tarafından, Ceyhun nehrinin altında kalan Horasan’ın tamamiyla işgal edilmesi ile o bölgede ilk Araplaştırma ve İslamlaştırma girişimleri başlamış oldu..



Buhara'nın Talan Edilmesi



Horasan’ın kendileri tarafından tamamen işgal edilmesinden cesaret alan Araplar, Muaviye’nin ilk Horasan valisi olan, Ubeydullah bin Ziyad 673 yılında bu sefer ilkinden çok daha kalabalık 24000 kişilik bir ordu ile Ceyhun nehrini geçerek Kibac Hatun yönetimindeki Buhara’yı kuşatır. Kibac Hatun diğer Türk beyliklerinden yardım istersede bu yardım kendisine gelmez ve Araplar verdikleri kayıplardan dolayı Buhara’yı işgal edemezlersede tam anlamıyla talan ederler.. Daha sonra, Muaviye’nin ikinci Horasan Valisi, Halife Osman’ın oğlu Said’de Buhara’ya saldırmaya hazırlanır.. Kendisine diğer Türk Beyliklerinden yardım gelmeyeceğini anlayan Kibac Hatun, Said’le anlaşma yapmak zorunda kalır.. Bu anlaşmaya göre, Kibac Hatun, Said’e diğer Türk Beyliklerine yapacağı saldırılarda önüne çıkmayacağına dair güvence ve bu güvencenin teminatı olarak da Buhara’daki Türk asilzadelerinden rehinler verir.. ( Bu sayı kimi tarihcilere göre 50 kimine göre de 80’ dir... ) Bu anlaşmanın verdiği rahatlıkla Said, zenginliğini öteden beri duyduğu Semerkant’a saldırır.. Semerkant’ı baştan aşağı talan eder ve topladığı binlerce Türk gencini, köle pazarlarında satmak için Horasan’a getirir.. Said daha sonra Kibac Hatun’dan aldığı 80 kadar rehine tarafından bir punduna getirilmiş ve hançerlenerek öldürülmüştü....( Said’i öldürdükten sonra dağa kaçmayı başaran rehinlerin orada açlıktan öldüğü söylenir ) Said’den sonra, Horasan Valisi Salim bin Ziyad olur. Horasan’da Muaviye’nin oğlu Yezid’e bağlıdır.. Ziyad’da ayni şekilde 680 yılında Türkleri İslamlaştırmak ve şehirlerini talan etmek için saldırır fakat püskürtülerek geri çekilirler.. Bu sefer, kendi orduları Türkler tarafından talan edilerek silahları alınır.. Daha sonra Araplar daha güçlü bir orduyla tekrar saldırır ve Türkleri gene talan ederler.. Bu talandan her Arap 2400 dirhem alır.. ( Bir kölenin satış fiyatı 300 ile 500 dirhem arasında olduğu düşünülürse, bu durumda aldıkları ganimet adam başına 7 veya 8 köleye eş değerdedir..)



Haccac ve Rutbil



İslam’da ilk asimilasyon 685 yılında Abdülmelik ile başlar.. Abdülmelik, etrafını İslamlaştırmaya adı İslam tarihine kandökücü zalim olan Haccac’ı kendisine yardımcı seçerek başlar.. Abdülmelik önce civar halkların dillerini Arapçalaştırdı.. Harac karşılığı önceden bazı hakları kabul edilmiş olan gayri müslimlerin bütün haklarını geri aldı.. Bu arada Haccac’ı Irak valiliğine atadı.. Haccac’ın Irak’a vali atanmasından sonra Türklerin kaderinde ilk köklü değişikler başlamış oldu.. Haccac ilk olarak Ubeydullah ibni Ebi Bekri’yi Sicistan’a, Muhalleb ibni Ebi Sufra’yi da Horasan’a vali yapar.. O tarihte, Sicistan’ın Türk Hükümdarı Rutbil’dir ve Araplara vergi vermektedir.. Haccac, bununla yetinmez ve Ubeydullah’ı Rutbil’in üzerine göndererek ondan tam olarak teslim olmasını ister.. Rutbil önce bu teklifi kabul etmek istemez.. Bunun üzerine Ubeydullah Rutbil’in üzerine yürür.. Rutbil 18 fersah geriye çekilerek Ubeydullah ve ordusunu kuşatma altına alır..Ubeydullah, Rutbil’den kurtulmak için 700000 dirhem teklif ederse de Rutbil kabul etmeyerek Arap ordusunu büyük bir bozguna uğratır.. Buna çok kızan Haccac 40000 kişilik büyük bir ordu toparlayarak, Abdurrahman ibn Esas komutasında Rutbil’in üzerine gönderir.. Rutbil’i yenemiyeceğini anlayan Esas, bu sefer onunla anlaşır.. Bu olay karşısında çılgına dönen Haccac, Esas’ı yakalatmak üzere bir birlik gönderirse de, Esas’ın ordusu bu birliği yenilgiye uğratır ve geri kalanları da Basra’ya kadar sürer. Ancak burada yenilen Esas’ın ordusu dağılır ve Esas Rutbil’e sığınır.. Bunun üzerine Haccac, Esas’ı kendisine vermesi için Rutbil’i tehdit eder.. Vermediği taktirde çok büyük bir ordu ile üzerine yürüyeceğini ve bütün Türk şehirlerini harap edeceğini, verirse de kendisinden 7 sene hiç vergi almayacağını söyler.. Türk şehirlerinin tekrar bir savaşa girmesini istemeyen Rutbil, 7 sene haraçtan muaf tutulacağını da düşünerek Haccac’ın bu teklifini kabul eder ve Esas ve yakınlarını Haccac’a teslim eder.. Ancak, Rutbil Haccac’a güvenmekle hata yaptığını daha sonra anlayacaktır.. Haccac Rutbil’den Esas’ı teslim aldıktan sonra derhal yeni bir ordu düzenleyerek 699 yılında Muhelleb bin Ebi Sufyan komutasında Türk şehirlerinin üzerine gönderir.. Hocente, Kes, Sogd ve Nesef’i ele geçirirsede Türkler direnirler.. Horasan valiliğine Muhelleb’in oğlu Yezid gelir.. Yezid ibni Muhelleb’de Türk şehirlerini talan eder.Yezid’in savaşçıları, Harzem’den ele geçirdiği Türkleri boyunlarına damga vurarak köle pazarlarında satarlar.. Bu tarihlerde, Araplar Türklerin yurtlarını devamlı olarak istila edip şehirlerini talan ettilersede kalıcı bir üstünlük sağlayamamışlar, elde ettikleri yerleri sonunda tekrar Türlere geri vermek zorunda kalmışlardı..



Kuteybe ibni Müslim



705 yılında Abdülmelik öldüğünde yerine oğlu Velid geçer.. Ve Türk tarihini önemli şekilde etkileyecek olay, Kuteybe ibni Müslim’in Horasan’a vali atanması olur.. Bu zamana kadar kalıcı bir başarı elde edemeyen Araplar onun zamanında Türk yurtlarında kalıcı başarılar elde etmişlerdir.

Türklerin gerçek anlamda kılıç zoru ile Müslümanlaştırılmaya başlamaları Kuteybe zamanında olmuştur..Vali olduğu andan itibaren, Türk Beyliklerinin toptan işgal edilerek İslamlaştırılması için çok güçlü bir ordu kurmaya başlar.. Merv’de askerleri toplayarak, Allah kendi dininin aziz olmasi için size bu toprakları helal kıldı der.. Sanki, Bakara suresi 193’ü .... “Yalnız Allah dini kalana kadar onlarla savaşın...” yada “8.Enfal /.39’u “din tamamen Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın!” . ayetlerini savaşçılarına hatırlatarak Arap ordusunu Türklerin üzerine sürer.. Kuteybe ilk olarak Baykent’i kuşatır.. Diğer Beyliklerden Türk Savaşçılar Baykent’in savunmasına yardıma gelirler.. İki ay süren bir savaş olur. Kuteybe tam bir zafer kazanamazsa da, Türkleri haraca bağlayan bir anlaşma yapmaya zorlar.. Şehir yıkımdan kurtulur ama, şehre giren Araplar anlaşmaya rağmen şehrin bir kısmını yağmalarlar ve şehirden ayrılırlarken arkalarında bir de askeri garnizon bırakırlar.. Başlarına gelecekleri anlayan Türkler ayaklanmaya başlarlar ve kendi aralarında silahlanarak karşı bir mücahit birliği kurarlar, Baykent’de karışıklıklar başlar.. Bunun üzerine Kuteybe Baykent’e tekrar gelerek nekadar silahlanan Türk varsa hepsini öldürtür.. Kadınları ve çocukları esir alır ve şehri tekrar baştan aşağı yağmalar..

Taberi’nin anlatımlarına göre, Kuteybe’nin aldığı ganimetlerin haddi hesabı yoktur.. Taberi, bütün Horasan’ı işgal ettiklerinde dahi bu kadar ganimet toplayamadıklarını söyler..

Şehrin yağmasından sonra, daha önce Horasan’da Merv’e getirilmiş olan Arap aileleri, Merv’den getirilerek Baykent’e yerleştirilir.. Muhafız birlikleri oluşturulur.. Valilik den vergi tahsildarlığına kadar bütün denetim organları Araplar’dan oluşturulur.. Türklerin Budist ve Zerdüşt inançlarını simgeleyen bütün heykeller toplatılır, taş olanlar kırılır, altın olanlar eritilerek ganimet olarak Araplar tarafından alınır.. Bunlar, Enfal suresinde yazdığı gibi, sanki Araplara Allah’ın verdiği ganimetlerdir.. Daha sonra esir edilen kadın ve çocuklar kocalarına ve babalarına geri satılır.. Müslümanlar, Baykentli Türklerin neleri var neleri yoksa almışlar, şehrin onarımı da gene Türklere kalmıştır..Bundan sonra sıra gelir Buhara’nın tamamen işgal edilip Müslümanlaştırılmasına..



Buhara'nın Tekrar Kuşatılması ve İlk Türk Katliamı



Kuteybe Merv’de büyük bir hazırlık yapar.. Bu arada Vardana ve Buhara beylikleri arasında çatışmalar vardır.. Müslümanlara karşı mücadele etmek için bu çatışmalar derhal durdurulur ve Vardan Hudat, Kuteybe’ye karşı Türklerin başına geçer.. Kuteybe önce, Numiskent ve Ramitan’a saldırır ve buraları kolayca istila eder.. Demirkapı önlerinde Vardan’la çarpışırlar.. Vardan savaşı kaybeder ve Buhara’ya doğru çekilir.. Ancak Kuteybe’de, savaştan yorgun düştüğü için Buhara’yı alamadan Merv’e geri döner.. Haccac bunu başarısızlık olarak kabul eder ve, Buhara’yı mutlaka almasi için Kuteybe’ye emir verir..Kuteybe büyük bir hazırlık yaparak bir sene sonra tekrar Buhara’yı kuşatır.. Türkler direnir ve Kuteybe başarılı olamaz, ordusu dağılmaya başlar.. Bunun üzerine Kuteybe her bir Türk başı için askerlerine 100 dirhem vaad eder.. Para hırsı ile gayrete gelen Araplar, şehri istila ederler..Bütün direnen Türkler kılıçtan geçirilerek tam bir katliam yapılır, Araplar Türk kadınlarına tecavüz ederler, beğendikleri kadınları ya cariye olarak kullanmak yada köle pazarında satmak üzere alıkoyarlar.. Erkeklerden de binlerce kişiyi köle olarak satmak üzere beraberlerinde götürürler.. Araplardan oluşan yeni bir idari kurumlaşma yapılır.. Diğer beyliklerden tepkiler gelmeye başlayınca da, Buhara Melikesi Hatun’un oğlu Tuğ Sad kukla hükümdar yapılır.. Tuğ Sad tarihe hain bir işbirlikçi olarak geçer.. Daha sonrada Müslüman olarak oğluna da, efendisi Kuteybe’nin ismini vererek bağlılığını kanıtlar.. Etkili bir kolonizasyon yapmak isteyen Kuteybe bunun için öncelikle yerli halkı İslamlaştırmaya başlar.. Buhara halkı önceleri Müslüman olmuş gibi görünselerde bu dini kabul etmek istemezler..Kuteybe Türklerin aslında Müslüman olmadıklarını, evlerinde İslami kuralları tatbik etmediklerini anlar ve yeni bir yöntem geliştirir..Bu yönteme göre Türkler evlerini Araplarla paylaşmak zorunda bırakılırlar ve bu şekilde bire bir kontrol altına alınırlar.. İslami kurallara uymayanlar ise ağır cezalara uğratılırlar..

( Bugün, bazı İslami yazarlar bu getirilen tedbirlerin İslam'ın Türkler tarafından kabul edilmesinde çok yarar sağladığını açıkca ifade ederler..Bu yaklaşım da üzerinde düşünülmesi gereken bir konudur.. )

Kuteybe’nin bu zorlamaları karşısında, halkdan bazı direnişçiler çıkar.. Gizlice silahlanırlar..Bu durum karşısında Araplar camiye dahi silahsız gidemez olurlar..Kuteybe baskıları arttırır, kendi aralarında örgütleşen Türkleri yakalattırıp öldürtür.. Bu arada yeni vergi yasaları getirir.. Yerli halk, halifeye senede 200000 dirhem, Horasan valisi Haccac’a da 10000 dirhem vergi ödemeye mecbur bırakılır.. Bunun dışında Arap askerlerinin atlarına yem temin etmeye, oraya getirilip yerleştirilen Arap ailelerine odun temin etmeye ve onlara tahsis edilen arazilerde çalışmaya mecbur bırakılırlar.. Kadınlar, kızlar Araplara cariye yapılırlar.. Buhara Türkleri bu yıllarda dünyadaki çok az milletin yaşadığı vahşeti ve ızdırabı yaşar.. Kuteybe’nin getirip Türk evlerine yerleştirdiği Arap’lar, Türklerin o zamana kadar yaptıkları bütün birikimlerinin üzerine konarlar, Türklerin tarlalarını alır ve Türkleri o tarlalarda çalıştırırlar.. İste Tek din İslam oluncaya kadar savaşın diyen ayet, Arapları Türklerin sırtından geçimlerini sağlayacak ortamı yaratmıştır..Allah dini dedikleri İslam, Ahzab Suresi / 50 de olduğu gibi, savaşta gasp edilen Türk kızlarınıda ganimet olarak görür, ve Araplara cariye olmalarını helal kılar..Cuma namazı zorunlu hale getirilir.. Genede Türkerden rağbet görmez. Bunun üzerine Kuteybe, namaza gelenlere 2 dirhem vaad ederek önce fakirler üzerinde İslamın etkili olmasını temine çalışır.. Bu uygulama nispeten başarılı olur.. Fakir halktan para için camiye gidenler olur..



1. Büyük Katliam ( Talkan Katliamı )



Buhara’da olanlar diğer Türk Beyliklerinde de etkilerini gösterir.. Aynı şeylerin kendi başlarına geleceğinden korkmaktadırlar.. Sogd meliki Neyzek Tarhan şehrinin yıkıma uğramaması için Kuteybe ile anlaşmak zorunda kalır.. Bu anlaşmaya göre Tarhan haraç verecek ve tarafsız kalacaktır.. Ancak bu tarafsız kalmalar ve Türklerin birleşememeleri Arapların işlerini kolaylaştırmış ve Türk beyliklerini istedikleri gibi istila edip talan etmişlerdir.. İlk olarak saldırıya uğrayan Kibac Hatun’a diğer beyliklerden yardım gelmeyince, o yardımı esirgeyenler aynı akibete uğramışlardır.. Bu olaylarda Türklerin belli bir şekilde organize olamamaları da onların Araplar tarafından istila edilmelerini kolaylaştırmıştır.. Neyzek Tarhan daha sonra Kuteybe ile yaptiğı anlaşmada hatalı olduğunu ve bu anlaşmanın kendisine hiçbir güvence getirmeyeceği gibi diğer Türk Beylerine de ihanet etmiş olacağını anlar.. Tohoristan’a dönerek bütün Türk Beyliklerine birer mektup yazar ve onları ortak bir direnişe girmeleri için uyarmaya çalışır.. İlk olumlu yanıt Talkan meliki Sehrek’den gelir..Tarhan’ın planlarını öğrenen Kuteybe, buna karşılık Belh şehrinde hazırlık yaparak, baharda büyük bir ordu ile Talkan şehrine doğru yürür.. O ana kadar bir direniş hazırlığı yapamayan Talkan şehri meliki Sehrek, Kuteybe’nin gelişinden önce şehri terkeder.. Şehre hiç savaşmadan giren Kuteybe’nin adamları şehirde eli kılıç tutabilen nekadar erkek varsa hepsini kılıçtan geçirirler.. Bu katliam o zamana kadar yapılanların en büyüğüdür.. Kuteybe bu katliamı diğer beyliklere ibret olması için yapar.. Kuteybe’nin askerleri öldürebildikleri kadar öldürürler, geri kalanları da, Talkan yolu üzerindeki ağaçlara asarlar.. Bu yolun 4 fersah ( 24 Km.) mesafelik bölümü Türklerin ağaçlara asılan cesetleri ile doludur.. Talkan katliamı tarihe, Arapların o güne kadar yaptıkları katliamların en büyüğü olarak geçmiştir.. Halk, Müslüman Araplarla savaşmadığı halde, Kuteybe ve askerleri sırf diğerlerine örnek olsun diye 40.000 kadar kişiyi kılıçtan geçirmiş, ağaçlara asmıştır.. bütün bunlar hep İslam adına yapılmıştır..

Kuteybe, Talkan katliamından sonra Suman’a girer.. erkeklerin pek çoğunu öldürterek, kadınlarını ve kızlarını cariye olarak alıkoyar.. Daha sonra Kes ve Nesef’de aynı şeyleri yapar.. Erkekler öldürülür, Türk kadın ve kızları utanç verici bir şekilde Araplara cariye olurlar.. Daha sonra Faryab’a yönelir ve Faryab’ın teslim olmasını ister.. Faryab halkı başlarına gelecekleri bildiklerinden teslim olmaya yanaşmazlar.. Erkekleri dövüşerek ölürler.. Bütün şehir yakılır.. Araplar bu şehre yakılmış şehir anlamında Muhtereka derler.. Kuteybe, Faryab’dan sonra, Tarhan’ın çekildiği kale Bazgis’i kuşatır.. 2 ay süreyle devamlı olarak buraya saldırır fakat bir sonuç elde edemez.. Bu arada kış yaklaşır..Kuteybe’nin kışın savaşacak gücü yoktur ancak, kale içindeki Türklerin de yiyecekleri bitmiştir.. Her iki tarafta savaşın kendileri için kaybedildiğini düşünür.. Kuteybe son olarak bir hileye baş vurur.. Tarhan’ın yanına Muhammed bin Selim adındaki adamını gönderir.. Muhammed ibni Selim Tarhan’ın teslim olması durumunda kendisine hiç bir şekilde zarar gelmeyeceği güvencesini verir.. Kalenin açlık içinde olmasından dolayı Tarhan’ın Kuteybe’nin teklifini kabul etmesinden başka yapılacak bir şeyi yoktur.. Komutanları ile görüşüp teklifi kabul ederler.. Silahlarını teslim ederek kaleden çıkarlar.. Tarhan kaleden çıkar çıkmaz yakalanır, etrafı hendek açılmış bir çadırda zincire vurulur..Kuteybe bu arada Tarhan’ı hemen öldürmez.. Haccac’a haber göndererek ne yapacağını sorar.. Haccac Tarhan için, “ O bir Müslüman düşmanıdır hiç aman vermeden öldür” der.. Kuteybe önce Tarhan’ın iki oğlunu, Tarhan’ın ve toplanan halkın gözü önünde öldürtür.. Arkasından 700 kadar Türk savaşçısının başlarını gene Tarhan’ın ve halkın gözü önünde kestirir.. Tarhan’ı da bizzat kendisi öldürür.. Bütün kesilen başlar Haccac’a gönderilir.. Kuteybe sanki Kuran’daki ayetleri yerine getirmiştir..



9 Tevbe. 123. Ey iman edenler! Kâfirlerden yakınınızda olanlara karşı savaşın ve onlar (savaş anında) sizde bir sertlik bulsunlar. Bilin ki, Allah sakınanlarla beraberdir.



Tarhan’ın öldürülmesinden sonra, Kuteybe, Aral Gölü’nün altında bulunan Harzem bölgesine yürür.. Harzem’de Caygan ile Havarizat arasında taht kavgası vardır.. Kuteybe Caygan’la işbirliği yapar.. Önce Havarizat ile etrafındakileri öldürtür.. Arkasından Camhud melikini yenerek 4000 civarında esir alırlar.. Ancak, daha sonra bunlar Kuteybe’nin emri üzerine öldürülürler..



Bu olay, Ziya Kitapçı'nın, İslam Tarihi ve Türkler adlı kitabında aynen şöyle anlatılır ;

Bu harblerden birinde, etTaberi'nin bütün tafsilatı ile anlattığına göre, bir defasında Abdurrahman b. Müslim, Kuteybe'ye, 4000 esirle gelmişti. Kuteybe, Abdurrahman'ın böyle kalabalık Türk esirleri ile geldiğini görünce hemen tahtının çıkarılmasını ve bir meydana kurulmasını istedi. Tahtının üzerine mağruru bir eda ile oturan Kuteybe, bu Türk esirlerinden bin tanesini sağına, bin tanesini soluna, bin tanesini arkasına ve bin tanesinide önüne dizilmelerini söylemiş ve sonrada Arap askerlerine dönerek yalın kılıç bu Türklerin kafalarının koparılmasını emretmiştir. Cebbar, zorba, insafsız Arap komutanının etrafının bir anda bu Türklerin kafa kol ve gövdeleri ile bir kan gölü haline geldiğinden hiç kimsenin şüphesi olmamalıdır. Bu harblerde öldürülen Türklerin haddi hesabı yoktu. Nitekim bu vahşetten adeta gururlanan bir Arap şairi Kaah elAşkari şöyle haykırmıştır,



Kazah ve Facfac önlerinde korkudan birbirlerine sarılmış zavallı Türkleri öldürdüğünüz geceleri hele bir hatırlayınız.



Herkesi kılıçtan geçirdiniz. Sadece ata dahi binmeyecek yaşta küçük çocuklar kaldı. Binenlerde o hırçın atların sırtında sanki bir yük gibiydiler. ( Sayfa 314 )



Harzem’de ayaklanan halk, Kuteybe ile işbirliği yaptığı için Caygan’ı öldürür..Bunun üzerine, Kuteybe bütün Harzem’i yakıp yıkar, halkı kılıçtan geçirir.. Harzemli ünlü Türk bilgini, Biruni Harzem’deki uygarlığın yok edilişini şu şekilde anlatır.. “Kuteybe, her çareye baş vurarak Harzemlilerin yazılı dilini bilenleri, geleneklerini koruyanlarını, bütün bilginleri öldürttü, böylece herşey karanlıklara gömüldü.. İslam Harzemlilerin içinde girerken, onların tarihi hakkında bilinenleri artık öğrenme olanağı bırakmadı..Harzem’i yıktıktan sonra Kuteybe, Semerkant üzerine yürür..Semerkant meliki Gurek üzerine gelen Müslümanlara karşı diğer Türk Beyliklerinden yardım ister.. Taşkent ve Fergane’den yardım gönderir, fakat gelen birlikler yolda Kuteybe’nin askerleri tarafından pusuya düşürülerek yok edilirler..Semerkant, kuşatılır.. Araplar mancınık ateşi ile saldırırlar.. Daha fazla dayanamıyacağını anlayan Gurek, Kuteybe ile anlaşmak zorunda kalır..Bu anlasmaya göre,



1.Semerkant Araplara hersene 2.200.000 altın ödeyecektir..

2.Bir defaya mahsus olmak üzere 30.000 Türk gencini esir olarak verecektir..

3.Şehirde Cami yapılacaktır..

4.Şehirde eli silah tutan kimse dolaşmayacaktır..

5.Tapınak ve putlardaki tüm mücevherler Kuteybe’ye teslim edilecektir..



Daha sonra Kuteybe, altından yapılan putları erittirerek alır ve Merv’e geri döner.. Dönerken kardeşi Abdurrahman bin Muslim’i Semerkant’ın başına vali olarak bırakır..

Kuteybe’nin Merv’e dönüşünden sonra, Türkler kendi aralarında işgalci Müslümanlara karşı bir direniş birliği kurarlar.. Zaman zaman Ceyhun ırmağını geçerek Araplara pusu kurar ve ciddi zararlar verirler.. Haccac Kuteybe’ye Taşkent ve Fergana’yi işgal etmesi talimatını verir.. Kuteybe Taşkent’e gider fakat başarılı olamaz.. Bu arada Haccac ölür. Halife Velid, Kuteybe’ye Türklere karşı savaşları devam ettirmesini söyler.. Kuteybe bu sefer Kasgar’a doğru yola çıkar.. Tam Kasgar’ı kuşatacakken Halife Velid ölür, yerine Süleyman ibni Abdülmelik halife olur.. Bu yeni Halife ile arası hiç iyi olmayan Kuteybe Kasgar seferini yarıda bırakarak ona karşı ayaklanır, ancak kendi komutanları tarafından 11 yakını ile birlikte 716 senesinde kafası kesilerek öldürülür.. Çünkü Kuteybe’nin komutanları Halifeye karşı gelmek istememişlerdir..



2. Büyük Katliam.. ( Curcan Katliamı )

Kuteybe ve Haccacın ölümü, Arapların Türkleri Müslümanlaştırmak ve Türk

şehirlerini talan etmek politikalarında bir değişiklik yapmamıştır..

Öncelikle, Araplardaki Türklere karşı olan korku ortadan kalktığı için,

Araplar, Kuteybeden sonra da aynı şekilde Türk yurtlarına saldırılarını

sürdürmeye devam etmişlerdir.. Kuteybenin öldüğü aynı yıl olan 716 da,

Yezid ibni Muhelleb Horasana vali atanır.. İlk iş olarak Dağıstanı işgal

eder.. Dağıstan meliki Saltekin, Yezite karşı uzun süre dayanır.. Sonunda

Dağıstan düşer.. Şehir yağmalanır ve 14000 kişi öldürülür..Dağıstandan

sonra Curcana yönelir.. Curcan 300.000 dirhem karşısında savaşmadan teslim

olur.. Yezid, Curcana bir bölük asker yerleştirerek, Taberistan a doğru

yola koyulur.. Taberistan Meliki, İsfehbed, Deylem melikinden 10000 kişilik

bir yardım alarak savaşa başlar.. İsfehbed savaşırken, Curcan halkı da

ayaklanarak Esed ibni Abdullah komutasındaki askerleri imha ederler.. Yezid

öfkeye kapılır, Curcanlı Türkleri yendiğinde kanlarından değirmen döndürüp

ekmek yiyeceğine dair Allaha yemin eder.. Askerlerini toplayarak Curcan

üzerine yürür.. Curcan beyi, şehirden çıkarak Curcan kalesine çekilir. 7 ay

süren savaştan sonra, kale düşer.. Curcan beyi öldürülür.. Kaledeki askerler

esir alınır.. Araplar, daha sonra Curcan şehrine girerler.. Burada da aynı

şekilde Kuteybenin yaptiğı katliama benzer bir katliam yapılır.. Türkleri

öldürerek, 4 fersah boyunca sağlı sollu ağaçlara astırır.. Allaha verdiği

sözü yerine getirmek için, esir aldığı binlerce Türkü, Enderiz vadisindeki

nehrin kenarına sürükler, orada askerlerine korumasız Türkleri öldürtür..

Öldürülen Türklerin kanlarını nehire akıtır.. Nehrin suyuyla akan kanlardan,

ilerideki değirmenden un ve ekmek yaptırarak yer ve Allaha verdiği sözü

yerine getirir.. Katliamdan geriye kalan kız ve kadınlardan beş de biri

cariye olarak halifeye ayrıldıktan sonra, geriye kalanlar askerler arasında

ganimet olarak paylaştırılır..

Kaynaklar Curcan katliamında Talkan katliamında olduğu gibi yaklaşık 40.000

Türkün öldürüldüğünü söylerler..

717 yılından sonraki zaman, Arapların kendi aralarındaki çatışmalarla

geçer.. Buraya kadar dikkat ederseniz, ilk Arap saldırıları başladığında

Kibac hatun diğer Türk Beyliklerinden yardım istediği halde istediği yardım

kendisine verilmemişti.. Sonra o yardımı göndermeyenler, yardıma muhtaç

duruma düştüler.. Bu olaylardan Türklerin daha o zaman da aralarında tam bir

birlik ve beraberlik sağlayamamış olduklarını görüyoruz.. 717 yılında Ömer

ibni Abdulziz halife olur..İki yıl sonra hastalanır yerine, 719 da, Yezid

ibni Abdülmelik geçer.. Yezid ibni Abdülmelik ile Yezid ibn Mehlebin arası

iyi değildir.. Yezid ibn Mehleb hapse attırılır ancak, Yezid ibni Mehleb

hapisten kaçarak, Basrada örgütlenir ve Yezid ibni Abdülmelike karşı

ayaklanır.. 721de Abbas ve Mesleme adında iki komutan önderliğinde kurulan

hilafet ordusu Yezid ibni Mehleb ile savaşır.. Bu savaşta Abbas ve Yezit

ibni Mehleb olur.. Yezitin kafası kesilerek halife Yezit ibn Abdülmelike

yollanır.. Mesleme, Mehlebin yakını olan yaklaşık 300 kişinin daha kafasını

kestirerek öldürtür. Yezid ibni Mehlebin oğlu olan, Muaviye ibni Yezidde

elinde bulundurduğu 32 kadar Mesmele taraftarının kafasını kestirtir..

Aralarındaki savaş, Mehleb taraftarlarının tamamen yok edilmesi ile biter…

Mesmele, Mehlebden ele geçirdiği aralarında Türklerin de bulunduğu

cariyeleri Cerrah ibni Hakeme satar..Bu arada, Yezid ibni Mehlebin yerine

getirilen yeni Horasan Valisi, Cerrah ibni Abdullah, Türkmenistanın iç

kısımlarına bazı saldırılar yaparsada başarılı olamaz..

Kuteybenin ölümüyle birlikte Türk topraklarına yapılan akınlar eskisi kadar

başarılı olamamışlardır.. Bu dönemde İslam yayılmacılığı bir duraksama içine

girer.. Halife II. Ömer ibn Abdülaziz, işgal altında bulunan yörelerdeki

Arap egemenliğinin her geçen gün biraz daha zorlaşır bir hale gelmesinden

dolayı bu bölgelerde yaşanan gerginliğin azaltılarak İslamın

kuvvetlendirilmesine çalışır.. Kendisine bağlı yöneticilere, Bundan böyle

Türk Beyliklerine saldırmayın, hakimiyetiniz altında bulunan bölgelerde

gücünüzü arttırarak İslamı yaymaya çalışın demiştir.. Ayrıca, II. Ömer,

Müslüman olan halklardan cizye alınmamasını istersede, Arapların

gelirlerinde önemli ölçüde düşme olmasından dolayı bu karardan daha sonra,

Türklerin Müslümanlıkarında samimi olmadıkları bahane edilerek

vazgeçilmiştir.. Bu arada Horasanda Cerrah ibni Abdullah, yerine

Abdurrahman ibni Nuaym atanmıştır..



Hakan Sulu'nun Göktürk Boylarının Başına Geçmesi



Türkler, Arapların istilasına karşı direnişlerini Çinden yardım isteyerek

sürdürürler.. Daha önce Araplarla işbirliği içinde olan Tugsad da, 718

yılında Çin imparatorundan yardım ister.. Çin, Türklere yardım göndermez..

Turgis Kaani Sulu, Bati Göktürk Boylarının başına geçerek, 720 yılında

Sogddaki Türklerin Araplara karşı isyanını desteklemek için bir birlik

gönderir.. Sulunun, KurSul adındaki komutanı, Seyhun nehrini geçerek,

Sogda gelir ve oradaki diğer Türklerle birleşerek, Semerkanta doğru

yürür.. Arap Valisi, Said ibni Haris, Türkleri durduramaz ve Semerkanta

çekilir.. Ancak Türkler Semerkantı kuşatamazlar.. Bu arada Said ibni Haris

yerine 721 yılında Horasana Said ibni Harasi atanır.. 722de Hisam Halife

olur, Said ibni Harasiyi görevden alarak yerine Müslim ibni Saidi atar..

Müslim ilk olarak Afşini haraca bağlar.. Seyhunu geçerek bütün ekinleri ve

ağaçları yakarak ilerler.. Bunun üzerine Turgis Hakanı Sulu, Müslimin

üzerine yürür.. Sulunun üzerine geldiğini ögrenen Müslim geri çekilmeye

başlar.. Seyhun nehri yakınlarında, bir başka Türk birliği tarafından

durdurulur.. Bir yandan yukardan Sulunun birlikleri ilerlediği için acele

eden Müslim, zayiat vermesine rağmen, Seyhun nehrini geçerek Semerkanta

çekilir.. Bu yenilgi üzerine, Müslim görevden alınır, yerine Esed ibni

Abdullah atanır..Esed ilk olarak Hoten şehrini ele geçirerek yağmalar..

Ancak, Turgis Hakanının Müslimi kovalamasından cesaret alan halk Araplara

karşı ayaklanır.. 726 yılında Turgis Hakanı Sulu kararlı bir şekilde Esedin

üzerine yürür.. Huttalda çarpışırlar.. Esed, Sulu karşısında ağır bir

mağlubiyet alır.. Bunun üzerine 727de Esedde görevden alınarak yerine

Esres ibni Abdullah atanır..

Esres halk üzerinde baskı uygulayarak denetim kurabileceğini düşünürsede

başarılı olamaz.. Bir kısım halk Müslüman olduklarını söyleyerek vergi

vermek istemezler ve Turgislerden yardım isterler. Turgis Hakanı Sulu 728

yılında Buharayı zapteder.. Bu arada Esresin yerine Cüneyt ibn Abdurrahman

geçer..Araplar Semerkanta çekilir..Hakan Sulu ve KurSul idaresindeki

Turgis kuvvetleri 729 yılında 58 gün süreyle Arapları Kemerce kalesinde

kuşatma altında tutarlar.. Açlıktan ölme noktasına gelen Araplar Kemerceden

çıkarak teslim olurlar, yapılan anlaşma gereğince teslim olanlar Debusiaya

gönderilirler.. Daha sonra Hakan Sulu, Semerkantı kuşatır.. Semerkantın

işgal komutanı Savra ibni Hurr, Cüneyd ibni Abdurrahmandan yardım ister..

Cüneyd yardıma gelmeden Savra ve Hakan Sulu Semerkant yakınlarında

savaşırlar.. Araplar savaşı kaybeder, Semerkantın Arap Karargah komutanı

Savra bu savaşta ölür.. Halife Hisam, Kufe ve Basradan 20000 kişilik ek bir

kuvveti Cüneyd ibni Abdurrahmana gönderir.. Hakan Sulu 732de Buharayı

terk ederek çekilir.. 734de Cüneyd ibni Abdurrahman ölür, yerine Asım ibni

Abdullah geçer, bir yıl sonra onun da yerine Halid ibni Abdullah geçer..



Hakan Sulu'nun Ölümü ve Cuzcan Beyinin ihaneti



Hakan Sulu, 737 yılında Halidin üzerine yürür.. Araplar zayiat vererek

Ceyhunun güneyine çekilir.. Türkler Ceyhun nehrini geçerek Arapları Belhe

kadar çekilmeye zorlar, ancak Cuzcan önderi, Araplarla birleşerek Hakan

Sulunun ülkesine çekilmesine sebep olur.. Göründüğü kadarı ile eğer Cuzcan

önderi Araplarla işbirliği yapmamış olsaydı Hakan Sulunun ordusu muhtemelen

Arapları Türk topraklarından temizleyecekti.. Hakan Sulu ülkesine döndükten

sonra bir zamanlar Araplara karşı beraber savaştiğı KurSul tarafından şahsi

nedenlerden dolayı öldürülür..

Bu gelişmenin birazda Çin tarafından tezgahlandığı, ve tarihte Çinin Türk

Beyliklerini birbirine düşürme siyaseti olarak görülür.. Hakan Sulunun

ölmesi Araplar arasında sevinçle karşılanır.. Öyleki Horasan Valisi Araplara

Hakanın öldürülmesinden dolayı şükür orucu tutulmasını ister.. Haberi

Halife Hisama ulaştırırsa da, Halife bu haberin doğruluğunu anlamak için

güvendiği adamlarını yollayarak haberin doğruluğunu öğrenmelerini ister..

Hakan Sulunun öldürülmesinden sonra Türkler bir daha toparlanamazlar..

Arapların Türk yurtlarından temizlenmeleri ile ilgili umutları bir anda

söner.. Öncelikle Dikhanlar denen yerel egemenlikler Araplara büyük tavizler

verirler.. Müslümanlığı kabul eden kişilere büyük ekonomik çıkarlar

sağlanır.. Cizye olarak alınan vergilerin miktarları düşürülerek önceki

zorlamalara göre çok daha yumuşak bir sömürü politikası uygulanır.. Buraya

kadar ki tarihte Türklerin zorla Müslümanlaştırılmalarına hizmet etmiş olan

en önemli 2 isim, Arap Komutanı Kuteybe ve Hakan Sulunun tam önemli bir

darbe indirmek üzereyken kendini Araplara satarak onlarla işbirliği içine

giren hain Cuzcan Beyidir.. KurSulda, Turgis Hakanı Suluyu şahsi

çıkarları uğruna öldürerek ister istemez Arapların korkulu rüyasını ortadan

kaldırmış, Müslümanlığın Türk topraklarında daha rahat bir şekilde

yayılmasına neden olmuştur..



KurSul'un Ölümü ve Türk Ordularının Dağılması



Emevilerin son valisi, Nasır ibni Seyyarın valiliğe gelmesi ile birlikte

Güney Türkistanda Arap güçlerinde bir toparlanma başlar. Nasır, Arap

hakimiyetinin yumuşak bir politika ile daha kolay bir şekilde yayılabileceği

bilinci ile güçlü bir ordu kurarak Türk topraklarına yayılır. 739 yılında

Araplar Semerkanta tamamen yerleşirler.. Ancak, Seyhun nehrini geçmeye

çalışırlarsada, KurSul komutasındaki Türk ordusu tarafından durdurulurlar..

Sayı olarak KurSulun ordusundan daha kalabalık olmalarına rağmen, nehrin

öte tarafına geçmeye cesaret edemezler.. Ancak bu arada Araplar için hiç

beklemedikleri bir gelişme olur.. Araplara karşı saldırı düzenlemeyi

planlayan ve bu nedenle nehrin etrafında keşif yapan KurSul, Arap

askerlerine yakalanır.. Nasır, KurSulu hemen öldürerek cesedini Türklerin

görebileceği şekilde Seyhun nehrinin kenarına astırır.. Bu manzara çok

geçmeden Türkler üzerinde beklenen etkiyi yapar ve Türk ordusu zaten sayıca

üstün olan Araplar karşısında dağılır.. Taşkent ve Fergana da teslim olur..

Nasır,bundan sonra Arap hakimiyetini daha yumuşak politikalar uygulayarak

sürdürür.. Yurtlarını terk ederek giden Türklerin geri dönmeleri halinde

vergi borçları affedilir.. Halk içinden Müslüman olanlara bazı ekonomik ve

sosyal çıkarlar sağlanarak, onların kendiliğinden Müslümanlığı seçmeleri

teşvik edilir.. İslamın taraftar bulabilmesi için, gerek korkutarak, gerek

teşvik ederek gereken her türlü tedbiri alınır.. Bu alınan tedbirler yavaşda

olsa sonuç verir.. Türk topraklarındaki son Emevi Arap valisi Nasır ibni

Seyyar Türklere İslamı kabul ettirtmeyi başarmıştır..



Bizi ilgilendiren tarih buraya kadardır.. Bundan bir süre sonra Arap

topraklarında, Emevi Hanedanının egemenliği son bulur ve Abbasilerin devri

kendini gösterir..

749da Abbasiler Emevi Hanedanını zorlamaya başlar.. Arap topraklarında

başlayan iç savaş, Emevilerin dışarı yayılmaları için gerekli olan kuvvetin

bölünmesine yol açar.. Abbasilerle birlikte, Müslümanlaştırılan halklar

üzerinde daha uyumlu, onların örf ve ananelerine uyan bir İslam uygulanır..

Emevilerden sonra İslamiyetin evrensel bir din olduğu şeklinde uygulamalar

yapılarak İslam'ın daha geniş kitlelere yayılmasına özen gösterilir.. Bu

şekilde önceleri Arap dini olarak kurulan din, giderek daha bir evrensel

görünüm kazanır.

Bu arada Araplar arası çatışmalar da giderek şiddetlenir.. Araplar arası

kavgada Mevaliler, yani azat edimiş köleler de belli bir önem kazanırlar..

Bu çatışmaların içinde olan Arap şefleri Mevaliyi kendi taraflarına çekmek

isterler.. Ancak, bütün Müslümanları eşit gören İslam karşısında Mevalinin

durumu belirsizdir.. Mevali, eşitliği öngören İslam adına, Arap üstünlüğüne

karşı çıkar.. Ali tarafı ve Peygamberin amcası Abbasın soyu, Emeviler

tarafından kendilerinden hile ve zorbalıkla alınan iktidarlarının asıl

sahipleri olarak görünmeleri, beraberinde bir takım siyasal sorunları da

başlatır.. Bu arada, sınıfsal farklılıklar ve beraberinde yaşanan

olumsuzlukların nedeni olarak, ezilen sınıf tarafından İslamın kendisi

değil, Emevi hanedanın iktidarı sorumlu tutulur..









de, bu tarihi bilen İslami çevreler, Müslüman Arapların Türklere

saldırmasını, onları İslam dinine davet etmek, gerekirse bu uğurda zor

kullanarak, onları İslam'a boyun eğdirmeye zorlamak şeklinde yorumlarlar..

Ancak tek neden bu değildir..

Bu konu da ayrıca Zekeriya Kitapçı'nın Yeni İslam Tarihi ve Türkler adlı

Kitabında anlatılmıştır.. Aşağıdaki pasaj, aynı kitaptan alınma bir

bölümdür.



Değişen Arap Toplumunun Yeni Hayat Anlayışı



a) Harbeden Askerlerin Servete Kavuşma İsteği



Arapları, Orta Asyayı fethe zorlayan bir diğer faktörde harbeden askerlerin

kısa zamanda büyük servet ve zenginliklere sahip olmaları idi. Değil daha

sonraki devirler, ilk devirlerdeki fetih hareketlerinde bile sosyoekonomik

nedenlerin çok önemli bir faktör olduğu ortaya çıkmaktadır. likle

Bedevi, çölde yaşayan, fakru zaruret içinde çok insafsız bir hayat

mücadelesi içinde yoğrulan Araplar, daha İslamın ilk devirlerinde harbedeb

askerlerin verilen yüksek maaş ve ganimetler dolayısıyla kısa zamanda büyük

bir servet ve zenginliğe kavuştuklarını görmüşlerdir. Mücahit gazilerin

bundan sonraki yaşantıları ve hayat seviyeleri bir anda değişmiş ve harbe

iştirak etmeyenlere nazaran çok daha iyi ve müreffeh bir hayat sürmeye

başlamışlardır. Bu kabil Arap bedevilerinin o zamanki durumu, bugün

Anadolu'nun iç kısımlarından kalkarak aynı sosyoekonomik nedenlerle

çalışmak için Almanya'ya giden Türk köylüsünü ve onun sosyal hayatındada

meydana gelen başdöndürücü değişiklikleri hatırlatmaktadır. Bunun içindir ki

Arap kabileleri çeşitli cephelerde savaşmak için hata Hz. Ömer devrinde

Medine'ye çok büyük kafileler halinde akın akın gelmeye başlamışlardır. Daha

sonraları bunları Bedevi aileler takip etmiş ve dolayısıyla Arap

yarımadasının dışına daha o devirlerden itibaren çok büyük bir Müslüman Arap

göçü L. Caetani'nin ifadesiyle tarihte ilk defa Sami ırkının göçü başlamış

oluyordu.

Tarihte belki ilk defa vaki olan bu Sami Arap göçü, Emeviler devrinde de

bütün canlılığı ile devam etmiş, sadece İran'a değil, Türkistan'ın Buhara,

Baykent, Semerkant gibi daha birçok büyük şehirlerine önemli ölçüda Arap

aileleri yerleştirilmiştir. Özellikle Buhara'ya yerleştirilen bu kabil

muhacir Arap aileleri o kadar çoktu ki, Kuteybe b. Müslim be yerleşik Arap

nüfusu ve kesafetine dayanarak bu büyük Türk şehrini nerede ise kolonize

etmeye kalkışmış ve bunda önemli ölçüde de muvaffak da olmuştur. likle

2550 bin arasında değişen ve aile efradıyla birlikte yapılan bu göçler, bir

taraftan İran ve Türkistan'ın büyük şehirlerinin Arap nüfusuyla iskan

edilmesine, diğer taraftan da siyasi Arap hakimiyetinin bölgede daha kolay

bir şekilde yerleşmesine ve hatta İslam dininin gelişme ve yayılmasına da

yardım etmiştir.



b) Yaygın Geçim Sıkıntısı



Müslüman Arapları komşu ülkeleri ve bu arada Türkistanı fethetmeye zorlayan

önemli sebeplerden bir diğeri de çok yaygın hale gelen geçim

sıkıntısıdır..Nitekim, elMesudi'nin en güzel kitap olarak tavsif ettiği ve

fetih hareketlerini çok daha objectif kriterler içinde ele alan ilk

tarihçilerimizden Belazuri'nin Fütuhu'l Büldan adındaki kıymetli eserinde,

Arapların geçim sıkıntısı yokluk ve mahrumiyetler içinde sürdürdükleri hayat

mücadelesi nedeniyle komşu ülkeleri fethetmeye zorlandıkları ve bu ülkelerde

çok büyük sayıda yerleştikleri hakkında sarih ifadeler vardır. ( Sayfa

299..)



Taberi Anlatımları



Aşağıdaki pasajlar doğrudan Taberinin anlatımından alınmıştır.



Tarihi Taberi / Cilt 3/(Syf343)



Her kim Türklerden baş getirirse yüz dirhem vereceğim. İmdi müslümanlar bir

bir Türklerin başını kesip getirip 100 dirhemi aldılar.Ve Türkleri dağıtıp

hesapsız kırdılar ve mübaleğa ile mal ve ganimet alıp yine dönüp Merve

geldiler.

Yaz gelince Kuteybe Horasan şehirlerine nameler gönderip asker topladı.

Sonra göçüp Talkana vardı. Şehrek ki Talkan meliki idi. Neyzekle müttefik

idi. Kuteybenin geldiğini işitince kaçtı. Kuteybe Talkana girdiği vakit

hükmetti ki ahalisini kılıçtan geçireler. Nekadar kırabilirlerse kıralar.

Bunun üzerine Kuteybenin askeri orada hesapsız adam öldürdü.

Rivayet ederler ki 4 fersenk yol iki taraftan muttasıl ceviz ağacı dallarına

adamlar asılmış idi. Oradan göçtü. Mervalarüde kondu. Oradaki melik kaçtı.

Kuteybe onun da iki oğlunu tuttukta kalan şehrin beyleri itaat edip

istikbale geldiler.(Syf344)

Kuteybe dedi: Vallahi eğer benim ömrümden üç söz söyleyecek kadar zaman

kalmış olsa bunu derim ki (Uktülühü uktülühü uktülühü). ( Hepsini öldürün,

hepsini öldürün, hepsini öldürün )

Bunun üzerine Neyzeki ve iki kardeşi oğulları ki biri Sol ve biri

Osmandır. Ve yine o kendisi ile mahsur olanların hepsini öldürdüler.hepsi

700 adam idi. Buyurdu başlarını kesip Haccaca gönderdiler.(Syf347)

Kuteybe deve palanı demek olur.(Syf351)

Ganimet malının beşte birini Haccaca gönderip Semerkantın fethini de ilan

etti. Haccac da bu haberi işitip sevindi. Kuteybe tekrar Merve döndü.

Kardeşi Abdullahı Semerkanta emir yaptı. Askerlerinin bir miktarını onun

yanında bıraktı ve lüzumu kadar harp aleti verip, Abdullaha dedi:

Kafirlerden hiç kimseyi Semerkanta girmeye bırakma, ancak eline bir parça

balçık ver ve o balçığın üzerine mühür vur.(Syf353)



Kuteybenin Havarizem Şehrine Gitmesi Haberi



Havarizem melikinin adı Çaygan idi. Ondan küçük Havarizad adlı bir kardeşi

vardı. Çayganın üzerine galebe etmiş idi ve onun bütün işini tutmuş idi.

İşitse ki Çayganın eline güzel bir cariye girmiş, yahut bir nefis bir kumaş

almış derhal adam gönderip aldırırdı.Yine işitse ki bir kişinin güzel kızı

var yahut güzel bir avreti var derhal mecal vermez,çekip alırdı.Hiç kimse

men edemezdi. Ve Çaygana ondan şikayet etseler ben ona bir şey

diyemem,derdi. Çaygan da onun elinden bunalmış idi.Bu işi bu şekilde

uzatınca Çayganın tahammül etmeye takatı kalmadı.El altından Kuteybeye

adam gönderdi. Havarizem şehirlerinden üç şehrin kilitlerini bile gönderdi.

Ve Kuteybeye dedi: Havarizeme gelip kardeşimi öldürürsen her ne dilersen

vereyim,dedi.Lakin bu haberi hiç kimseye bildirmedi.Bu haber Kuteybeye

ulaşınca gaza vaktı idi.Kuteybe kavmine Segat gazasına varırız diye

bildirdi.Çayganın adamını geri gönderdi.Havarizade haber verdiler ki

Kuteybe Segada gazaya gider. O da gayet sevindi. Ve kavmine bildirdi ki bu

yıl cenkten eminsiniz,zira Kuteybe segada gidermiş.Ve bizde işe meşkul

olalım dedi.Bilmedi ki Kuteybe kendi üzerine gelir. Bu esnada Kuteybe

ansızın bin atlı ile Medinetül Fil ki Havarizemin ulu ve muazzam

şehridir.Zira Havarizem ülkesi üç şehirdir.Ondan ulusu yoktur.Kuteybe çıkıp

geldi.Havarizem halkı Kuteybeyi görüp korktular. Kuteybe doğru Çayganın

yanına geldi.Ve Havarizada haber verdiler ki ne gafil durursun işte Kuteybe

erişip alemi fesada verdi.Havarizad anladı ki bu iş Çayganın başı

altındadır.Diledi ki Çayganı öldüre.Lakin fırsat ve mecal bulamadı.İmdi

hazır bulunan sipahi ile sürüp Medinetil File geldi.Çaygan o üç şehri

Kuteybeye verip kendisi de Kuteybenin yanına geldi.Ve Havarizad şaşkına

döndü. Nihayet Kuteybeye adam önderip aman diledi.

Kuteybe dedi: Amanı kardeşinden dile eğer o aman verirse benden emin ol.

Havarizad dedi: İmdi bildim ki benim ölmem lazım. Zira benim kardeşime

boyun eğmem ölmek demektir.Belki ölmek muti olmaktan iyidir,dedi. Bunun

üzerine cenge koyuldu. Bir saat cenk edip sonunda tutuldu.Kuteybeye

getirdiler. Kuteybe dedi:Kendini nasıl görürsün.

Havarizad dedi: Ey emir,beni melamet etme ki ben kılıca eli onun için

vurdum ki seninle benim aramda bir hüküm zahir ola.İmdi fırsat senin

oldu,bana ne öğünmek gerek,ne dilersen et. Bunun üzerine Kuteybe

buyurdu.Dışarı çıkıp boynunu vurdular.



Çaygan dedi: Ey emir,henüz gönlüm şifa bulmadı.

Kuteybe dedi: Daha ne dilersin?

Çaygan Dedi: Dilerim ki onunla bile olan kimselerin hepsini öldüresin.

Kuteybe dedi: İmdi sen benim yanıma topla, ben öldüreyim.



Çaygan da hepsini tutup getirdi.Kuteybe cümlesini öldürüp mallarını aldı.

Çaygan şöyle şart etmiş idi ki:Bin baş esir ve nice bin kumaş vere. İmdi

Kuteybe Medinetül File girip o malı Çaygandan aldı.

Çaygan Kuteybeden yardım diledi.Zira Camhüd meliki daima gelip Çaygan ile

cenk ederdi.Ve Çayganı gayet incitirdi.Kuteybe Abdurrahmanı ona yardıma

gönderdi.Ve Abdurrahman varıp muharebe etti ve o meliki öldürdü.Çaygan o

yerleri fethedip dört bin baş esir aldılar. Kuteybe buyurdu. Hepsini

öldürdüler. (Syf349350)

Şaş askeri bize gece baskın etmek dilerrmiş, imdi varın onların yolunda

filan yerde pusuda durun.Ve onlar çıktığı vakit üzerlerine sürünüz.Ola ki

bir fetih edesiniz,dedi.Muslih b.MüslimI bunlara kumandan tayin etti.Muslih

de gelip o 700 adamı üç bölük etti.Bir bölüğünü yolun sağ yanına,bir

bölüğünü sol yanına koydu ve kendisi bir bölükle yolun üzerine durdu.Gece

yarısı geçince Şaş askeri çıkıp geldiler.Muslihi yol üzerinde görünce cenge

meşgul oldular.Ve o iki bölük gaziler de iki taraftan hamle edip aç kurdun

koyuna girdiği gibi kafirleri tarumar ettiler.Gazilerde Şübe adlı bir

bahadır yiğit vardı.Kendisini Şaş güruhuna ve kalabalığına vurdu.Onların

ortalarında bir melikzadeleri vardı.Yetişip Şübe onu kulağı tözünden kılıç

ile çaldı.Öyle bir çaldıkı başı top gibi havaya uçtu.Şaş askeri bu heybeti

gördüklerinde hepsi bozguna uğradılar.Müslümanlar ardına düşüp onları

hesapsız kırdılar.Onlardan kurtulan pek az oldu.Ve onların ekserisi

Melikzadeler idi.Ziynetli ve silahlı kimselerdi.Onların başlarını ve

silahlarını ve elbiselerini hepsini aldılar geri dönüp Sürür ile Kuteybenin

yanına geldiler. Ertesi gün Kuteybe hükmetti ki cenge atılalar.

Gavrek Kuteybeye adam gönderip dedi: Bu ettiğin harbi öyle zannetme ki

arapların kuvveti ile edersin belki acemden benim kardeşlerimdir ki sana

yardım edip cenk ederler.Yoksa harbe arapları gönder.Gör ki biz de neler

ederiz,dedi.Kuteybe bu sözü işitip gadaba geldi ve münadilere

çağırttı.Müslüman mübarizleri toplanıp kafirlerin üzerine yürüyüş ettiler ve

buyurdu ki mancınık kurdular ve bir burcu döğe döğe yıktılar.Ve Müslümanlar

o yıkılan yerden hücum ettikte kafirlerden bir bahadır er gelip o gedikte

durdu her kim ileri gelse mecal vermez öldürürdü.Müslümanlarda silahşörler

çok idi.Kuteybe onları çağırtıp dedi ki:Sizden kim ki o şahsı ok ile vurursa

ben ona on bin dirhem veririm.O silahşörlerden biri ileri yürüyüp ok ile o

şahsı atıp gözünden vurdu ve ensesinden çıktı.derhal düştü.O kişi

Kuteybenin yanına gelip on bin dirhemi aldı.(Syf351352)



Bu yazıları TürkIslam sentezcilerinin dikkatlice okumalarını

istiyorum.Ayrıca Islamiyetin Türklere ve kadına bakış açısının Türklerin

gelenek ve kültürleriyle ne kadar ters düştüğünü göstermek adına bir kaç

hadis örneği vereceğim.





Ey Arap kendinden olanla ve kendi denginle evlen ve yapacağın çocukların

safiyeti bakımından dikkatli ol ve asla zenci ile evlenme. Çünkü zenciler

çarpık yaratık olduklarından onlarla evlenenlerin çocukları sakat ve çarpık

doğar.



Muttaki 8/2428 Lewis Çevirisi







Dünyadaki dört şehir cehennem şehridir: İstanbul, Antakya, Tabarriye ve

Sana.



SuyutiLealil Masnua 1/458







Size ilişmedikçe siz de Türklere ilişmeyiniz. Çünkü severlerse sizi

soyarlar. Sevmezlerse sizi gebertirler.



SuyutiLealil Masnua 1/440







Küçük gözlü, kırmızı yüzlü ve suratları kalın deriden yapılmış kalkanlara

benzer Türklere (Yecuc Mecuce) karşı savaşlar yapmadıkça hüküm günü

gelmiş olmayacaktır.



BuhariK. Cihad 95,96; Müslim K. Fitan 63,6466





Kadınların dinleri ve akılları eksiktir.



Sahihi Buhari





Başlarına bir kadını geçiren bir kavim asla iflah olmaz.



İbni Hanbel Müsned 5/43,50; Tirmizi Fiten:75 Nesai Kudat:8; Buhari Fiten:18







Görüldüğü üzere Araplar Türkleri Yecüc ve Mecüc ilan etmiş.Bir de üstelik bu

hadis bütün müslümanların kabul ettiği Buhari'nin hadisi.Peki bizim din

adamları ? Aslında cahil fakat etiketi alim olan birçok Türk din adamıysa

tüm bu hadislerle beraber Arapçı İslam anlayışına Araplardan bile daha

şiddetle sahip çıkmışlardır.Bunların başında Nurcuların (fetullahçıların) fikir babası Said

el Nursi ( Said El Kürdi) Türklerin Yecuc ve Mecuc olduğunu öne

sürmüştür.Ayrıca İngilizler I. Dünya Savaşı'nda da Arapları Türklere karşı

savaştırmak için bu hadisleri kullanmışlardır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder