21 Ocak 2014 Salı

Tarihte Ibret Verici Olaylar 1

ÇAGDASLASMA YOLUNDA

l930'lu yillarin Türkiyesi'nin Urla gibi bir Ege sehrinde dahi açliktan insanlar ölmüstür.

Ortalama bir memurun aylik maasinin 50 lira oldugu bu dönemde, çagdaslasma yolunda(!) 75 000 lira gibi

büyük paralar ödeyerek heykel yaptirilmistir.







KENDINIZI TÜRKLERE EMANET EDIN

16. yüzyilda Osmanli Devleti'nin gelisme yolu üzerinde direnmis ve Türk ordulari ile savasa tutusmus

olmasindan dolay Katolik Avrupa tarafindan kendisine "Hiristiyanligin sövalyesi" ünvani verilen Bogdan

Beyi Büyük Stefan, ölüm döseginde, evlatlarina gayet ibretli bir sekilde söyle nasihat

etmistir:

"Belki de yakinda himayeye muhtaç olacaksiniz. Asla Rus'a yanasmayin. Haindir, sizi yok eder.

Fakat kendinizi Türklere emanet edin. Adil ve merhametlidirler."







TALAN EDILEN MIRASIMIZ

Sanli Osmanli Devleti'nin kurucusu Osman Gazi'nin anasi Hayme Hatunun Domaniç'teki türbesi ulu hakan

Abdülhamid Han tarafindan, ecdadina hürmetinin ifadesi olarak büyük bir itina ile tamir ettirilmis,

pencereleri atlas perdelerle kaplatilmis ve zeminini de Hereke dokumasi muhtesem bir hali ile

dösenmistir.

Ancak, Cumhuriyet döneminde is basina gelen Halk Partisi yönitimi, o muhtesem haliyi türbeden

gasbederek, partinin Inegöl ilçe yöneticilerinin kapilarina paspas yaptirmis ve atlas perdeler ise

kaymakamlik binasinda kullanilmistir.







ECDADIMIZIN SILINMEZ IZLERI

1976 yilinda Suudi Arabistan'in Cidde sehrinde, deniz suyunu tatli suya çeviren bir tesisin açilisindan

sonra meslektaslari ile sohbete girisen dönemin Türkiye Büyükelçisi Necdet Özmen'in

bir ara söze "bu Suudi Arabistan'in ilk tuzdan aritma tesisidir" diye baslamasi üzerine, Fransiz

Büyükelçisi hayretler içinde kalarak söyle itiraz etmistir:

"No, Sör... Bu Suudi Arabistan'in ilk tuzdan aritma tesisi degildir. Ilki Osmanlilar'in

1800'lü yillarin sonunda yaptigidir."







BITMEYEN OSMANLI SEVGISI

Balkanlar'dan Orta Dogu'ya kadar büyük bir cografya 1. Cihan Savasindan sonra elimizden çikmasina

ragmen, o topraklarda yasayan halk hala büyük bir hasretle "Osmanli, Osmanli " diye sayiklamaktadir.

Budapeste'den gelen bir yazarimiza bir Bosnak, "Madem ki Istanbul'a gidiyorsun, Allah askina o sehrin

topragini benim için öp. Allah benim canimi Istanbul'u görmeden almasi!" demiistir.

Trablusgarp'daki ihtiyar Cezayirliler , boyunlarina muska diye Osmanli parasi takmaktadirlar.







AVRUPA'DA AKINCI KORKUSU

1534 yilinda Viyana'daki St. Stephen Katedrali'nde, Osmanli akincilarinin yaklastigini görüp

çan çalarak haber vermekle vazifeli bir memuriyet ihdas edilmis ve bu memuriyet, ancak 1956 yilinda,

Viyana Belediye Meclisince, "artik bir Osmanli tehlikesi kalmadigindan, bu vazifenin lüzumu yoktur"

diye bir karar alinarak iptal edilmistir.







BATISIN REMZI

Yükselis dönemimizin ruhunu yansitan mütevazi Topkapi Sarayina karsilik, yikilisimizi remzeden Versay

taklidi Dolmabahçe Sarayi, Avrupa'dan borç alinan para ile, 9 ton altin ve 41 ton gümüs

kullanilarak insa edilmistir.







SEFZADE'NIN DOLMABAHÇE SEFASI

Ismet Inönü'nün Cumhurbaskanligi yaptigi dönemde, oglu Ömer Inönü gerek talebelik, gerekse

daha sonraki yillarda koskoca Dolmabahçe Sarayi'ni ikametgah olarak kullanmis, yattigi bir oda için

bütün sarayin kaloriferlerini yaktirmis ve ayrica bu "sefzade" sarayda kadinli kizli gece alemleri

düzenlemistir.

Bütün bu olanlar dönemin Millet Meclisi'nde ciddi tartismalara yol açmis ve o gün

Meclis'te bulunan baba Inönü, kulakligi takili oldugu halde müzakereleri isitmemezlikten gelmiistir.







AGACA ASILAN ZEKAT PARASI

Fatih Sultan Mehmet Han devrinde bir müslüman, günlerce arastirdigi halde, yillik zekatini

verebilecegi fakir birini bulamamistir. Bunun üzerine zekatinin tutari olan parayi bir keseye

koyarak Cagaloglu'ndaki bir agaca asip, üzerine de söyle yazmistir:

"Müslüman kardesim, bütün aramalarima ragmen memleketimizde zekatimi verecek kimse bulamadim.

Eger muhtaç isen hiç tereddüt etmeden bunu al."

Ancak bu kese, üç ay kadar o agaçta asili kalmistir.







OSMANLI ARMASI

Merhum Necip Fazil Kisakürek, 1954'lü yillarda çikardigi Büyük Dogu mecmuasinin bir sayisinin

kapaginda, Osmanli armasi islemeli sanat eseri bir kumas resmini yayinlayinca, "padisahlik

propagandasi yapmak" gerekçesi ile derginin o sayisi toplatilmis ve kendisi de suçlanarak mahkemeye

sevkedilmistir.

Necip Fazil, mahkemede kendisini suçlayan savciya gayet ibretli bir sekilde söyle demistir:

"Içinde adalet islerine bakilan bu binanin tepesinde ayni Osmanli armasi var. Siz de mi

padisahlik propagandasi yapiyorsunuz?"







PASAPORT FARKI



Sanli Osmanli Devleti'nin yikilmasindan sonra, son derece üzgün ihtiyar bir Ürdünlü, elindeki

yeni Ürdün pasaportuyla Isviçre sefaretine giderek; "herkes bu pasaportla alay ediyor. Eskiden Osmanli

pasaportum varken selam dururlardi. Ben Osmanli teb'asiyim, ne olur bunu degistirin" diye sefaret

yetkililerine yalvarmistir.







TÜRK KÖSESI

Devlet i Aliyeyi Osmaniye'nin üç kitada at oynatip buyruk yürüttügü ihtisamli dönemlerinde,

Avrupa'da Türk hayat tarzi ve modasi çok tesirli hale gelmis, evlerinde "Türk kösesi" bulundurmayan

sosyete mensuplari ayiplanir olmustur.







BIRINCI DÜNYA SAVASININ VAHSET YILLARI

Birinci Dünya savasi siralarinda Musul'da halk açliktan perisan durumlara düsmüs, her gün sokaklarda

kadinerkek, çocukihtiyar birçok insan inleye inleye ölüme gitmislerdir; ancak buna bir çare

bulunamamistir.

Açliktan ölen bu zavalli çocuklarin etlerini kasap dükkanlarinda koyun ve kuzu eti diye satan veya

asçi dükkanlarinda pisirip halka yedirme vahsetini gösteren ononiki kisi idam edilmistir.







AMERIKAN YARDIMI(!)

Truman doktrini çerçevesinde Amerika Birlesik Devletleri'nden alinan 69 milyon dolar

askeri yardim ile elde edilen askeri techizatin bakimi için ABD'ye her yil 400 milyon dolarlik bakim ve

ithalat parasi harcamasi yapilmaktadir.







HAYAL MÜESSESESI

Teb'asini "Emanetullah" olarak gören Osmanli Devleti'nde, akil hastalarina son derece sefkatle

muamele edilmis, ceviz karyolalarda, ipekli çamasir ve çarsaflarda yatirilip musiki ile tedavi

edilmistir.

Ayni dönemde Avrupa'da ise, akil hastalarinin ruhuna seytan girmis denilerek diri diri yakilmaktaydi.

Istanbul'daki tedavi merkezlerini gören Mongeri Pere, sunu itiraf etmek durumunda

kalmistir:

"Burasi, Avrupa'nin asirlar sonra tahayyül edecegi bir hayal müessesidir."

Osmanli'nin uyguladigi bu musiki ile tedavi metodu, ABD'de ancak 1956 yilinda uygulanmaya baslahmistir.







ÜÇÜNCÜ DÜNYANIN KOBAYLARI

Batida ilaç üretmekle ilgili yönetmelikler son derece agir olup, bir ilacin piyasaya çikarilmadan önce

kobaylar üzerinde yeterince deneme yapilmasi gerekmektedir. Bu ise uzun ve pahali bir süreçtir.

Buna çare bulan batili hümanistler(!), yeni gelistirdikleri denenmemis ilaçlari üçüncü dünya

ülkelerine pazarlayarak hem para kazanmakta, hem de milyonlarca gönüllü(!) kobay üzerinde ilaçlarini

denemektedirler. Ilaç iyi çiktigi takdirde mallarini batida pazarlamaktalar, kötü

çiktiginda ise foyasi çikana kadar üçüncü dünya ülkelerine satmaya devam etmekteler.







IÇI YIVLI TOPLARIN ICADI

Yavuz Sultan Selim Han, Ridaniye Savasi'nda, ileri görüslü babasi Sultan II Bayezid' in icadi olan

"içi yivli toplar"i kullanarak büyük basarilar elde etmistir.

Bugün ise II. Bayezid'in bu büyük icadi gözardi edilmekte, tarih kitaplarinda; "yivli top 1868'de

Almanlar tarafindan icad edildi" diye ders olarak okutulmaktadir.







TANZIMAT DÖNEMI ORDUSU

II. Mahmut döneminde Osmanli ordusunun modernlestirilmesi için danismanlikta bulunan Alman komutani

Helmuth von Moltke, Tanzimat dönemi ordusunun halini söyle izah etmektedir:

"Bu ordu; kaputlari Rus, talimatnameleri Fransiz, tüfekleri Belçika, sariklari Türk, egerleri Macar,

kiliçlari Ingiliz ve ögretmenleri her milletten, Avrupa sisteminde bir ordudur."







MILLETLERE GÖRE FIYAT FARKI

Osmanli'nin son döneminde (1850) Istanbul'da uzun yillar kalmis bir Batili tarihçi olan M. A. Ubicini,

sehirde yasayan degisik milletlerin karakter yapilarini ögrendikten sonra, hatiralarinda

söyle yazmaktadir:

"Bir kaide olarak, Ermeni'ye istedigi paranin yarisini, Rum'a üçte birini, Yahudi'ye dörtte birini

veriniz. Fakat bir müslümanla alisveris ettiginiz zaman istedigi fiyattan emin olunuz ve istedigini

veriniz."







BATI'DA VE OSMANLI'DA YALAN

17171718 yillari arasinda Istanbul'da Ingiliz elçiligi yapan G. Montagu'nun hanimi Lady Montagu,

Osmanli toplumundaki ticaret ahlaki ile alakali hatiralarinda, oldukça enteresan bir sekilde sunlari

kaydetmektedir:

"Ingiltere'de yalancilar yaptiklariyla ögünürler. Burada ise (Osmanli'da) yalan söylediginden emin

olundugu zaman yalancinin alnina kizgin demir basiliyor. Bu kanun eger bizde uygulanirsa ne kadar güzel

yüzün bozuldugu, ne kadar kibar sinifina mensup kisilerin kaslarina kadar inen peruklarla

dolasmaya mecbur kaldiklari görülür."







MARKS'IN HAYRANLIGI

Seyh Samil liderligindeki Kafkas halkinin, istilaci Ruslara karsi olan istiklal savaslarinda göstermis

olduklari büyük direnis karsisinda Karl Marks'in, hayranligini ifade ederek söyle dedigi

kaydedilmektedir:

"Hürriyetin nasil elde edilmesi lazim geldigini Kafkasya daglilarindan ibretle ögreniniz.

Hür yasamak isteyenlerin nelere muktedir oldugunu görünüz. Milletler, onlardan ders aliniz!"







AGAÇLARA VERILEN KIYMET

Osmanli Devleti'nde agaçlara çok kiymet verilip koruma altina alinmistir. Sultan ll. Abdülhamid

devrinde, Belgrad ormanlarina zarar verip ormani tahrip ettikleri için bir köy kitle halinde sürgün

edilmistir.







KIN

Ikinci Dünya Harbi sonlarinda yapilan lise mezunlarinin olgunluk imtihanlarinda sorulan

"Ormanlar ve Ormanlarin faydalari" isimli kompozisyon sualine talebelerin bazilari, enteresan bir sekilde su cevabi

vermislerdir: "Türkiyemiz ormanlik bir ülkeydi, fakat o zalim padisahlar, yurdumuzu ormansiz

biraktilar."

Bunun sebebi, bu zavalli ögrencilerin öylesine bir kin terbiyesi içinde yetistirilerek Osmanli'yi

kötülemeye öylesine alistirilmalari ve böylece eger bir firsatini bulup da padisahlara hakaret

ederlerse iyi not alacaklarina inandirildiklarindan dolayi böyle cevaplar verdikleridir.







ESSIZ MISAFIRPERVERLIK

Osmanli askeri teskilatini Avrupa'ya tanitmis olmakla meshur Comte de Marsigli, Türk toplumunun

misafirperverligi ile alakali olarak sunlari kaydetmektedir:

"Türkler hiçbir din farki gözetmeksizin bütün yabancilara karsi son derece misafirperverdirler. Ana

yollar civarindaki köylerde oturanlardan hali vakti yerinde olanlar, ögleden evvel ve aksamüstü

gezintiye çikip yolcu bulmaya çalisirlar. Eger bulacak olurlarsa evlerine davet ederler ve hatta çok

defa misafirin hangi evde agirlanacagini tayin ederken kavgaya bile tutusurlar."







VAHSETIN BÖYLESI

1096 yilinda Haçlilar Kudüs'e girerek 40.000 müslümani kiliçtan geçirdikten sonra De Buygom,

Papa II Urban'a yazdigi mektupta sunlari ifade etmistir:

"Kudüs'te bulunan bütün müslümanlari katlettik. Malumunuz olsun ki, Süleyman Mabedi'nde atlarimizin

diz kapaklarina kadar Müslüman kanina batmis olarak yürüyoruz."







INSANLIGIN EN MUHTESEM HARIKASI

Osmanli içtimai yapisi üzerine uzman olan Erlanyen Üniversitesi profesörlerinden Hutterroht'a sorulmus:

"Osmanli Devleti, genis topraklarini ve üzerindeki çesitli kavimleri, Topkapi Sarayi'ndan mükemmel bir

sekilde idare ediyordu. O saray da Batidaki en mütevazi bir derebeyinin sarayi kadar bile büyük

degildi. Bu nasil oluyordu?"

Profesör Hutterroht bu suale söyle cevap vermistir:

"Sirrini çözebilmis degilim. 16. asirda Filistin'in sosyal yapisi üzerinde çalisirken öyle kayitlar

gördüm ki hayretler içinde kaldim. Osmanli, üç yil sonra bir köyden geçecek askeri birligin öyle

yemeginden sonra yiyecegi üzümün nereden gelecegini plânlamisti. Herhalde Osmanli, devlet olarak

insanligin en muhtesem harikasidir."







ENDERUN OKULU

Üç kitada alti asirlik bir hükümranlik, sanli ecdadimizin devlet ve medeniyet mirasinin sirlarinin

bulundugu ve dünyanin en büyük arsivi olan Osmanli Arsivi'ni, bizler dogru dürüst incelememisken, bine

yakin Amerikali ile yüze yakin Israilli tarihçi, yillarca didik didik ettmistir.

Bugün ABD'de sadece "Enderun okulu" hakkinda hazirlanan uzman eserlerin ve doktora tezlerinin sayisi

350'dir.







ZIYA GÖKALP'IN ÖLÜMÜ

Türkçülük fikrinin ünlü simalarindan biri olan Ziya Gökalp, hayatinin son anlarinda Fransiz hastanesinde

yatarken ebedi aleme intikal etmeden bir gece önce, mukaddesata galiz küfürler ederek

basini duvarlara vura vura ölmüstür. Cesedi de hastane morgunda Hiristiyan geleneklerine göre

muamele yapilarak kaldirilmistir.







SÖZÜNÜN ERI OLMAK

Mehmet Akif Ersoy öylesine sözünün eri bir insandi ki, söz verdigi seyi yerine getirmek için ölümden

baska hiçbir sey onu engelleyememekteydi.

Bir keresinde, Istanbul Vaniköy'de oturan bir ahbabi ile ögleden bir saat önce bulusmak için

sözlestiklerinde, o gün yagmurlu, firtinali bir gün olup, her tarafi sel bastigi halde Mehmet Akif,

binbir zorlukla, sirilsiklam vaziyette söz verdigi yere vaktinde gelmis, fakat arkadasinin gelmemesi

üzerine çekip gitmistir. Ertesi gün özür dilemek için gelen arkadasini dinlemeyip, "bir söz ya ölüm veya

ona yakin bir felaketle yerine getirilmezse mazur görülebilir" diyerek tam alti ay o

arkadasiyla konusmamistir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder