21 Ocak 2014 Salı

Öksüz Kız Destanı

Kışın soğuk bir gününde, öksüz bir Türk kızı, su almaya gider. Vücudu yarı çıplak, ayakları soğuktan şişkin; karnı aç, gözleri yaşlı bir haldedir.



Elinde bir bakraç vardır. Birden bir kasırga kopar. Ay ise gökteki sarayından kasırgaya tutulmuş olan, bu zavallı fakir kıza bakmaktadır. Ay, kızın haline acır. Kendi kendine der ki: (Mutlaka üvey annesi bu kıza zulüm ediyor).



Öksüz kız o sırada bir çalılıktan geçmektedir, ay çalıya işaret eder: (O kızı al, yanıma gel). Ayın bu emri üzerine çalı hemen bir at olur. Bir yandan aya giden gökyolu açılır, bir yandan da at haline gelen çalı, üzerinde kız olduğu halde yükselmeye devam eder. Aya vardıklarında kız elinde bakracıyla ayın yanında durur.



Ay, bu öksüz kızı sever, içi ürpermeye başlar. Şekilden şekile girmeye başlar. Bundan sonra ayın gökte şekilden şekile girişi de, bunun ve sevgisinin sonucudur.



İlk geceler ay bir gümüş yay gibidir. Öksüz kız büyüdükçe ay da büyümektedir. Bazı zamanlarda bu kız gökteki ayın sarayından içeri girer, halı dokur. O zaman ay sevgilisini görmediği için üzülür, hilale döner. Bazen de kızın keyfi yerine gelir, coşar, neşelenir. O zaman ayın yüzü güler, dolun halini alır.



Ayın keyfini kaçıran güçlü bir rakibi vardır. O da gökte bulunan beyaz ayıdır. Bu ayı da Öksüz kızı sevmektedir. Bu sebeple ayı tutarak boğmak ister. Ama ne de olsa gücü yetmez. Yirmi beş gün ay bu ayıya üstün gelir, onu ezer. Ayı yalnız üç gün aya üstün gelir. Ay bundan korkar, saklanır, kimselere görünmez.



Bu mücadele her ay böyle devam eder.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder