21 Ocak 2014 Salı

Can Pazarında Insanlık Dersi

Gelibolu Yarımadası İngiliz ve Fransız zırhları tarafından hallaç pamuğu gibi atılmaktadır. Taş, toprak, ağaç yığınları ile birlikte, Mehmetçiklerin cansız bedenleri de paramparça yerden göğe, gökten yere yağmaktadır.



İşte bu kan ve can pazarında, acımasız düşmanın bir zırhlısı olan Bouvet süratle suya gömülmektedir. Bu arada birçok Fransız denizci de, kendilerini denize atmakta ve can havliyle suyun üstünde kalmaya çalışmaktadırlar. İşte onlardan biri, bir düşman subayı anlatıyor:



Birdenbire müthiş bir patlama oldu. Yere kapaklandım. Sonra dehşetli bir sarsıntı ile havaya fırladım ve kendimi boğazın buz gibi sularında buldum.



Mayına çarpmıştık. Gemimiz batıyordu. Artık hiçbir şey yapılamazdı. Yüzerek kurtulmaktan başka çare yoktu. Sahil yakındı... Fakat sağ bacağımdan yaralanmamış olduğumu ve müthiş bir ıztırap verdiğini hissetmeye başlamıştım. Buna rağmen sahile doğru yüzmeye çalıştım. Karaya ayak atmak üzere iken, tüfeğine süngüsünü takmış bir Türk askerinin bana doğru koşarak geldiğini gördüm. Bu süngüden kurtulamayacağımı ve biraz sonra göğsüme saplanan süngünün sırtımdan çıkacağını peşinen kabul ettim... Gözümü yumdum ve akıbetimi beklemeye başladım. Türk askeri yanıma yaklaştı. Yere diz çöktü. Cebinden çıkardığı sargı beziyle yaramı sardı. Sonra da, sırtından kaputunu çıkardı, titreyen ıslak vücuduma sardı.



Üzerimize yağan mermi yağmuruna hiç aldırış etmeden, koluma girdi... Yavaş yavaş geride doğru yürüdük... Türk siperlerine gelmiştik. Beni orda da çok iyi karşıladılar. Türkler, siperlerinde bana sıcak bir çay ikram ettiler. Kısa bir zaman içinde kendime geldim

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder