21 Ocak 2014 Salı

Aliya Izzet Begoviç

ALPEREN GÜRBÜZER







Dile kolay tam yetmiş sekizyıl yaşadı, 2003 yılında vefat etti. Daha küçük yaşta ticaretle uğraşan babasını kaybetti. En büyük teselli kaynağı biricik dindar annesi idi. İlk eğitim anne şefkati ve onun dizi dibinde dini öğretileriyle başladı. Onun için annesine bu yönden çok şey borçlu. 1943 yılında liseyi, 1956’da Hukuk fakültesini bitirdi. Aliya İzzet Begoviç hiçbir zaman avukatlıkla uğraşmadı, bir inşaat firmasında hukukçu olarak görev yaptı.

Gençliği buram buram idealist aktivitelerle geçti. Genç yaşta Mladi Müslimani (Genç Müslümanlar) teşkilatına üye oldu. Üç evladının baş harfleri olan (Leyla, Sabina, Bakir) LSB kod adıyla yazılar yazdı. Derken, kominizmin 1946 yılında iktidara gelmesiyle gençliğindeki faaliyetleri bahane edilerek kendisi ve onunla birlikte 2000’ini aşkın dava arkadaşları tutuklanarak Bosna–Sirbistan ormanlarında çalıştırıldılar. Tutukluğunun ardından yine boş durmadı. Nitekim “Doğu ve İslam’’ eserini yayınlamak üzere sponsor bulmasıyla tekrar tutuklanıverdi. Bu sefer ki tutukluluk dünya gündemine oturacak, şu meşhur 1983 yılı davası olarak adlandırılan aralarında yirmi entelektüelinde bulunduğu kişiler birçok gazetelerde başsayfa haber olarak geçecektirler. Bu davada haklarında Müslüman olmayanları temizleme iddiasıyla yargılandılar, derken on iki seneliğine onunla birlikte yirmi aydın mahkûm edildi. Bilge Kral Aliye İzzet Begoviç Foça cezaevinde altı yıl yattı. Böylece komünizm bütün dünyada etkisini yitirmeye başlayınca erken tahliye olma şansını yakalamış oldu. Yinede İkinci Dünya savaşının son kalıntısı Tito’nun varlığı dinin yaşanmasına engel teşkil ediyordu. Öyle ki Tito’nun gizli hafiyeleri Mladi Müslüman teşkilatının genç üyelerini takibe almıştı, her an her yerde faaliyetleri izleniyordu. Hatta Boşnak’ların Kâbe’yi ziyaret etmelerine bile izin verilmiyordu.

Bütün bu olumsuzluklara rağmen Bilge Kral yılmadan, usanmadan sürekli yazılar yazmaya devam edip; “Her Şey Allah’ın elindedir.’’ derdi. Hapishane arkadaşlarını toplayıp Demokratik Eylem Partisini (SDA) kurdu ve başkanlığına getirildi. Parlemantoda konuşmasına “Bismillahirrahmanirrahim’’, yani besmele çekerek başlaması Müslümanların gönlünde yankılandı, hasımlarınca şaşkınlık oluşturdu. Sırp Lideri Miloseviç gelişmelerden rahatsız olarak savaşla tehdit etmeye başladı. Yugoslavya Cumhuriyetinin liderler toplantısında en barışçı yanıyla Aliya İzzet Begoviç dikkat çekmesine rağmen yine de Miloseviç rahat durmadı. Bu toplantıdan bir süre sonra Slovenya ve Hirvatistan Yugoslavya’dan ayrılarak bağımsızlıklarını ilan ettiler.

1990 yılında Bilge Kral seçimden başarılı çıkınca Bosna Hersek Cumhuriyetinin Başkanı seçildi. Bir yandan da halkının savunmasız olması gerçeğinden hareketle gizli gizli askeri gruplar oluşturdu. Çünkü her geçen gün baskılar daha da artıyordu. Ki; baskıların yansıması SDA’nın 1991 kongresinde Aliya İzzet Begoviç’in konuşmasınada yansıdı. Konuşmasın da: “Yemin ederim ki köle olmayacağız’’ sözleriyle tehditlere karşı bir iman abidesi örneği sergiledi. Tavrı; cesurca ve yürekçeydi. Bu çıkışının ardından Bosna’nın bağımsızlığını ilan etti. Halkın oyuna sunarak %64 çoğunlukla Bosna Hersek’in bağımsızlığını onaylatmış oldu. Onaylattı onaylatmasına ama, Sırplar karara karşı halkın üzerine çoluk çocuk, genç yaşlı demeden dünyanın gözü önünde bomba yağdırdı. Sırp Kuşatmasında kaçamayanlar esir kamplarına götürüldüler. Savaş sürecinde Aliya İzzet Begoviç metanetini korudu, bir yandan da barış girişimlerini başlattı. Kolay değil tam dört yıl boyunca Bosna halkı aç, susuz ve elektriksiz vaziyette perişan kaldılar. Tüm dünya bu olayı bir süre sessiz kaldı. Bu görüşmelerin birisinde Dayton’da yapıldı. Dayton anlaşması her ne kadar olumsuz yönleri olmasına rağmen sonuçları itibariyle politik başarı bakımdan meyvelerini verdi. Nitekim Bosna Hersek’in sınırları korunmuş oldu, bu sayede Bosna Hersek hala varlığını sürdürüyor.

7 Eylül 1993 yılında tekrar Başkanlığı kazanan Aliya İzzetBegoviç ardından Hac vazifesi için kutsal toprakları ziyaret eder.

Bilge Kral’ın hayatı hep mücadele ile geçti. Bu sefer o hasta yatağında ve insanlar Kosevo Hastanesinde gelecek haberi beklerken bir yandan da nereye defnedileceği hususunu tartışıyorlardı. Halk, Begova Camii’nin haremini düşünürken içerden gelen ses; Beni şehitlerin yanına defnedin vasiyeti idi. O çok sevdiği ve özlediği şehit düşen dava arkadaşlarının gömüldüğü Kovaçi Mezarlığına uğurlandı. Bilge Kral Başbakan olduğunda ilk ziyareti Türkiye’ye yapmış, Hastahane’ye kabul ettiği son devlet adamının Türkiyeden olması manidardır. Kabrine Türkiye’den Fatih Sultan Mehmed’in kabrinden alınan toprağın serpilişi de bir başka güzellikti. O’da uzunbir soluktan sonra ruhunu Allah’a teslim etti, çok sevdiği halkını Yüce Yaratan’a emanet ederek gözlerini yumdu. Ruhu şad olsun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder