21 Ocak 2014 Salı

Yakın Tarihin Bilinmeyen Olayları?

Said Nursi nereye defnedildi?





Yıl 1953. Tarih 7 Temmuz.

Sarayköy Kaymakamı Orhan Zaim tarikatlarla ilgili bir rapor yazıyor. Zaim, raporunda önce tarikatların İslami kaidelerin yer ve zamana göre başka başka yorumlanarak ortaya çıktığını vurguluyor, sonra tarikatların iç yüzünü şöyle anlatıyor:



“İlk çıkış anında halkın yararına çalışan ve onları eğiten tarikatlar zamanla bu özelliğinden sıyrılarak onları sömürmeye, çağın getirdiği yeniliklere karşı olmaya ve insanların yararına olan gelişmelere de taassup içinde karşı durmaya başlamışlardır.

Bu bozuluşun yanında, gerçek konumunda kalanların olmasına karşılık çoğunluğun halkı sömürmeye yönelik hareketleri ve bilgiden yoksun insanları körü körüne kendilerine bağlamaları ve onları amaçları doğrultusunda kullanmaları, kontrol altına alınmalarını gündeme getirmiştir.”



Fethiye Müftüsü: Ata’yı teccal olarak görüyorlar



Dönemin belirlenen tarikatlarını “Kadirilik, Rıfailik, Halvetilik, Yeseviyye, Nakşibendilik, Mevlevilik, Bektaşilik, Melamilik, Şazelilik ve Celvetilik” şeklinde sıralayan Kaymakam Zaim, bu tarikatların tüm faaliyetlerini, örgütlenme yöntemlerini de tüm ayrıntılarıyla anlatıyor. Kaymakam Zaim, altı çizilmesi gereken bir tarikata o dönemde işaret ediyor ve bu tarikatın ismini “Nakşibendilik” olarak açıklıyor:



“Takriben 700 sene evvel Horasan’da Baahettin Mehmet Nakşibendi tarafından kurulmuştur. Taşkent ve Semerkant’ta derhal geniş bir yayılma alanı temin eden Nakşilik, bilhassa İç Anadolu’da süratle yayılmıştır. Şark illerimizde, Kayseri, Sivas, Ankara mülhakatı, Çorum, Kastamonu, Antalya (Alanya ve Akseki’de) vilayetlerinde büyük bir yoğunluk gösteren Nakşilik yakın tarihimizde başlıca irtica hareketlerinde daima ön planda gelen tarikatlar arasındadır.



MenemenKubilay hadisesine ismi karışan ve tutukluyken ölen Esat Efendi, tarikatın başlıca halifelerindendi. Oğlu Şeyh Ali Efendi de aynı hadiseyle alakalı görülmüş, mahkemeye tevdi edilmiş ve asılmıştır.

Tarikatın bir de Halidi kolu mevcuttur ki memleketimizdeki Nakşi tekkelerinin çoğu da bu koldandır.

Yakın tarihlerde ölen ve Kutup diye anılan Halidi kolundan Küçük Hüseyin Efendi öldüğü zaman iki halife bırakmıştı. Bunlardan biri Haşim Mardini’nin babası olup yakın zamanda vefat eden Ömer Fevzi Mardini’ydi. Diğeri ise İstanbul’da Suadiye’de ikamet eden Süleymaniye Camii başimamıyken emekli olan Hafız Kudsi’dir.



Özellikleri:

a) Bu tarikin mensupları gayet mutaassıp kimselerdir. Kendilerinden olmayan kimselerle konuşmadıkları ve tarikattan olmayan kimselerin selamını almadıkları iddia olunmaktadır.



b) Top sakal koyuverirler ve bıyıkları kırkıktır.



c) Şapka giymemeye gayret ederler, bere giymeye meraklıdırlar.



d) Beş vakit namazlarını büyük itinayla kılarlar ve hatta sünnetleri iki yerine dört rekat olarak kılarlar.



e) Bir araya toplanıp şeyhin başkanlığında tespih çekerler, zikirleri gizlidir. Başları öne düşmüş, gözleri kapalı tespih elde hareket eder, buna ‘Murakabeye (düşünce) daldılar’ denir.”



NURCULAR ORDU İÇİNDE ÖRGÜTLENİYOR

Polis arşiv belgelerinde kurmay Başkanlığı’nın bir belgesi de yer alıyor. Polisin arşivinde bulunma nedeni, kurmay Başkanlığı’nın İçişleri Bakanlığı’na gönderdiği bir belge olması.



Said Nursi nereye defnedildi?



“Çok gizli” ve “ivedi” damgalı bu belge 9 Aralık 1959 tarihini taşıyor. Antetinde, “T.C. M.M.V. (Milli Müdafaa Vekaleti) Erkânıharbiyei Umumiye Riyaseti Karargâhı Ankara” şeklinde başlık olan belgenin konusu da “Muzır faaliyetler Hk.” olarak belirtiliyor. “Milli Müdafaa Vekili Etem Menderes” imzalı belgede Nurculukla ilgili İçişleri Bakanlığı’ndan yardım isteniyor:



”Dahiliye Vekâletine,

1. Son zamanlarda Nurculuğun yurt sathına yayılma istidadında bulunduğunu ve bu arada Ordu bünyesinde de kendine mahsus usullerle bir zemin hazırlamakta olduğunu gösteren çeşitli faaliyetlere dair raporlar alınmaktadır.



2. Millet ve ordu saflarında dini, sosyal ve siyasi inanışlara hükmetme yaliyle ikilik yaratmak suretiyle Silahlı Kuvvetler’in moral ve disiplini üzerinde müessir olması muhtemel görülen çeşitli muzir faaliyetlerin kısa zamanda kontrol altına alınarak yayılmasının önlenmesi ve tesirsiz hale getirilmesi lüzûmlu mütalâa edilmektedir. Ordu bünyesinde bu tip muzir faaliyetlerle müessir bir şekilde mücadele edebilmek için; bahis konusu muzir faaliyetlerin tarihçesi, mahiyet ve tatbikatına ait esaslarla çalışma metodları, birbirileriyle münasebetleri; dini, sosyal ve politik sahalardaki maksad ve gayeleriyle hariçteki teşkilat ve çalışmaları hakkında derlenmiş bilgilere ihtiyaç duyulmaktadır. Bunlara ilâveten;



a. Nurculuğun/Komünizm, Kürt ve Arap milliyet cereyanları ile olan münasebetleri,



b. Nurculuğun tarikat, mezhep ve şeyhlik mevzulariyle alâka derecesi,



c. Nurculuğun yaygın bulunduğu idarî, içtimaî, siyasî ve çeşitli teşekküllere ait muhit ile nurcuların yekûn teşkil ettiği şehir ve kasabalarımız,



d. Silahlı Kuvvetler camiasındaki Nurculuğun bugünkü durumu ve Nurculukla iştigal eden Ordu mensupları,



e. Nurculuğun yayılmasında âmil olan sebepler,



f. Alınması lüzûmlu görülen müessir ve mufassal tertip ve tedbirler hakkında aydınlatıcı bilgilere lüzûm görülmektedir.



Bu arada, Saidi Nursi’nin ve diğer Nurcu elebaşılarının durumları ile Nur yayınlarının tamamını ihtiva eden bir dokûmanın teminine ihtiyaç duyulmaktadır.



3. Yukarıda marûz bulunan hususatın derlenerek âcilen vekâletimize gönderilmesine müsaadelerini arzederim.” (Belge no:7)



“SAİD NURSİ’NİN GAYESİ PARA DEĞİL”

Polis Arşiv Belgeleri dosya çalışmasında İçişleri Bakanlığı’nın kurmay Başkanlığı’na nasıl bir yanıt verdiğine dair bir belge bulunmuyor ama dönemin istihbarat örgütü olan MAH’ın (şu andaki Milli İstihbarat Teşkilatı) bir “gizli” yazısı bulunuyor. 30 Aralık 1959 tarihini taşıyan bu istihbarat notu Emniyet Müdürlüğü’ne yazılıyor. Belge, Samsun’da Nurcuların faaliyetine ait bir istihbarat bilgi notundan oluşuyor:



“Samsun Nurcularından Mustafa Bağışlayıcı, Tevfik Furtun, Osman Tüfekçi, Hürrem Tüysüz, Ali Rıza Sağlamer, Hamdi Sağlamer, Mühittin Gür, Abdullah Tüfekçibaşı ve Mahmut Yılmaz adlı şahısların aleyhlerine açılan davada beraat edeceklerini ve her fırsatta hiç çekinmeden ve hatta hakim huzurunda bile, bu uğurda kafaları kesilse dahi mücadeleden yılmayacaklarını, bir vatandaşı Nurculuğa çevirdikten sonra ölmeye hazır olduklarını, bu şekilde ölürlerse şehitlik mertebesine ulaşacaklarını, kendilerine mani olmaya çalışanların hüsrana uğrayacaklarını, hiçbir serveti olmayan Said Nursi’nin bir kulübede oturduğu ve yüz milyon üyesi bulunduğunu, bunlardan birer kuruş almak suretiyle servet sahibi olacak bu şahsın buna tenezzül etmediğini, gayelerinin;



1. Kadınların açık saçık gezmemeleri, resmi dairelerde çalıştırılmamaları,



2. Pazar tatilinin eskisi gibi cumaya çevrilmesi,



3. Lâiklik prensiplerinin kaldırılması,



4. Dini akidelerin kuvvetlendirilmesi olduğu



ve Kur’an yolunda din yolunda kanlarını, canlarını vereceklerini ve (elimize fırsat geçerse, ki bu fırsat geçecektir, yapacağımızı biz biliriz)’ şeklinde konuştukları duyulmuştur.” ( Belge no:

NTVHABER,

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder