21 Ocak 2014 Salı

Tarihin En Büyük Tank Savaşı: Kursk Meydan Muharebesi

1943 yılılnda, tam 6

bin tank Kursk önlerinde kapışırken, Hitler de Rusya’daki son kozunu doğru oynamaya

çalışıyordu. Hitler’in hesabına göre, bu aynı zamanda Stalingrad’ın da rövanşı

olacaktı...

Sadece II. Dünya Savaşı’nın değil, tüm savaş tarihlerinin bu en büyük

tank muharebesini, Popüler Tarih okurları, M. Tanju Akad’ın kaleminden okuyacaklar...



Almanlar için 1943 yılı kötü başlamıştı. Stalingrad’ın yası tutuluyordu. Kuşatılan

320 bin kişilik 6. Ordu’dan sadece 25 bin kadar yaralı ve teknisyen tahliye edilebilmiş,

hayata kalan 100 bin kişi, 2 Şubat günü teslim olmuştu.

1956 yılına kadar bunların

sadece 6 bini esaretten dönebilecekti... Şoku atlatmaya çalışan Almanya’da, büyük

anma törenleri yapılmış; yeni bir ‘6. Ordu’ kurulmaya başlanmıştı.

Hitler,

Stalingrad’ın intikamını almaya kararlıydı ama olanakları her geçen gün azalıyordu.

Afrika’daki son birlikleri 13 Mayıs günü teslim olmuş, inisiyatif müttefiklere geçmişti.

Şimdi Atlantik veya Akdeniz’de istedikleri herhangi bir noktaya çıkarma yapabilirlerdi.

Mareşallere komuta eden eski ‘onbaşı’ olaylara hâkim olma gücünü

yitirmekteydi...

Doğu’daki savaşın üçüncü yılına girilirken, Rusya muharebelerinin

karakteri iyice anlaşılmıştı: Hücum eden taraf gücünü tüketirken hasmı karşı taarruza

geçiyor; bu kez de, onlar ikmal hatlarını aşırı uzattıktan sonra, bir karşı taarruzla durduruluyordu.



Kuzeyde, Leningrad kuşatması devam ediyor; güneyde ise, Kafkasya’da

kuşatılmaktan son anda kurtulan Alman orduları Kırım’ı savunmaya hazırlanıyordu.

1942 kışının zaferlerini kazanırken yıpranmış olan Ruslar, bu kez savunmada kalacaklar ve

ilk taarruzu Almanlara bırakarak, onların hamlesini bekleyeceklerdi.

Ayrıca, Alman

hücumunun bu kez nereden geleceğini de biliyorlardı: Kursk çıkıntısı...

‘Kursk

çıkıntısı’ adıyla savaş tarihine geçen bu durum, 1942 kışının sonunda oluşmuştu.

Almanlar gücü tükenen Rus taarruzunu durdukları sırada, cephe Orel ile Belgorod arasından

uzanan bir üçgen şeklini almıştı. Kendi hatları arasında uzanan bu çıkıntıyı, ikili kıskaç ile kesip

içinde kalanları imha etmek, hiçbir askerin kolay kolay karşı duramayacağı bir dürtüydü ve iki

taraf da bunu biliyordu...

Savaşta en büyük dezavantaj, karşı tarafın beklediği ve

tedbirini aldığı hamleyi yapmaktır. Hitler her şeye rağmen bu hamleyi yapacaktı; çünkü zırhlı

birliklerinin daha önce Fransa’da ve Rusya’da defalarca yaptığı gibi, karşı

tarafın hatlarını dağıtıp ilerleyebileceğine inanıyordu. Ama hesaba katmadığı bir şey daha vardı:

Ruslar artık savaşmayı ve zırhlı birlikleri kullanmayı öğrenmişlerdi...

Almanların en

yetenekli mareşali von Manstein, Kursk çıkıntısına Mart ayında, Harkov’daki Rus

taarruzunu durdurduktan hemen sonra bir karşı darbe olarak saldırmayı düşünmüştü.

Ancak diğer komutanlardan beklediği desteği alamayınca projeyi rafa kaldırmış ve bu tarihten

sonra şiddetle karşı çıkmıştı. Birkaç hafta sonra OKH (Ordu) kurmay başkanı Zeitzler, tekrar

gözlerini Kursk çıkıntısına çevirdi; çünkü diğer planlar daha karmaşıktı.

Hitler’e

sunduğu planda bu iş için piyade desteğinde on veya on iki zırhlı tümenin yeteceğini ifade

ediyordu... Hitler zaman zaman öne çıkan sağduyusu ile bu gücün yetmeyeceğini ifade edince,

Harkov’u beş zırhlı tümenle geri aldıklarını söyledi.

Hitler bunun, savaşa yeni

sürülen ‘Kaplan’ ve ‘Panter’ ağır tankları sayesinde mümkün

olduğunu ve bunların bir taburunun bir zırhlı tümene eşit sayılması gerektiğini belirterek yanıt

verdi.

Diktatörün mucize silahlara büyük inancı vardı; savaşın sonuna kadar, bunların

kaderini değiştirebileceğini düşündü.

Ne var ki, teknik sorunları tam olarak çözülmemiş

olan bu tanklar, çok az sayıda üretiliyordu. Nisanda sadece 130 adedi hazırdı ve Mayıs sonuna

kadar bu sayı 324’e çıkabilecekti.

Bu sırada OKW (Silahlı Kuvvetler) kurmay

başkanı Jodl ile Zeitzler arasındaki tartışma, durumu karmaşıklaştırdı. Jodl doğuda savunmada

kalınmasını; çünkü müttefik taarruzlarına karşı bir stratejik ihtiyat ayrılması gerektiğini ve bu

kuvvetlerin riske atılmamasının önemli olduğunu ileri sürmekteydi.

Zırhlı birliklerin büyük

komutanı Guderian ile Merkez Ordular Grubu komutanı Kluge da anlaşmazlık içerisindeydiler.

Guderian bu taarruzu gereksiz ve riskli bulurken; Kluge, belki de ona inat, bu harekâtı

istiyordu...

Son karar her zaman olduğu gibi, Hitler’e aitti; ama o da tereddüt

ediyor, tank sayılarını gözden geçiriyordu. Bu tereddüt, Ruslara son derece kıymetli bir zaman

kazandırmaktaydı.

Eğer taarruz Nisan ayında yapılsaydı, en az yüzde 50 başarı şansı

vardı. Ama önce kararsızlık, sonra da tankların beklenmesi, başarı şansını giderek

azaltmaktaydı.

Muharebe başlayıncaya kadar, Almanların 2 bin 700 tankına karşı, Ruslar

3 bin 500’den fazla tank hazırlamışlar ve buna ek olarak muazzam bir topçu yığınağını

yapmışlardı.

Altı bini 76.2 mm’lik tanksavar topu ve 920 adedi Katyuşa çoklu

roket atıcısı olan 20 bin top, 32 kilometre derinliğindeki mevzilere yerleştirilmekteydi.

Savunma, her biri ortalama 4 km derinlemesine tahkimata sahip ve art arda gelen 6 kuşak

halinde tertiplenmişti. Hitler’in ağır tankları artırmak için taarruzu geciktirdiği her saat,

Ruslara yarıyordu.

1943 Haziran başlarında Rus hazırlıkları Alman komutanlığını telaşa

düşürdü. Ağır tank sayısını artırmak için üç hafta daha beklemeye karar verdiler. Zırhlı tümen

sayısını ise 17’ye çıkardılar ki, bunu yapmak için, bütün diğer cephelerden kuvvet

çekmişler ve hepsini zayıflatmayı göze almışlardı.

Almanlar ‘Zitadelle’ adı

verilen harekâtı geciktirdikçe, Ruslar çalışıyor, hem sayı hem de silah üstünlüğü sağlıyorlardı.



Rus T34 tankları, az sayıdaki Kaplan ve Panter dışında, tüm Alman tanklarından daha

üstündü. Ayrıca birliklerini muharebeye hazırlamak için bol vakit bulmuşlar ve her ihtimalin

provasını defalarca yapmışlardı.

Böylece, dev bir yığınak tarihin en büyük tank

muharebesini yapmak üzere yüz küsur kilometrelik bir cephede yoğunlaşmıştı.

Güneyden

taarruz edecek olan 4. Zırhlı Ordu’nun komutanı Hoth, Alman ordusunda o güne kadar

bir komutana verilen en büyük güce sahipti. 50 kilometrelik bir hücum cephesi için, emrine

Almanya’nın en iyi 9 tümeni verilmişti: 3. Panzer, Gross Deutschland, 11. Panzer, SS

Leibstandarde, SS Das Reich, SS Totenkopf, 6. Panzer, 19. Panzer ve 7. Panzer tümenleri.



Haziran’ın son günlerinde, cepheye büyük bir sessizlik hâkimdi. Komutanlar son

keşiflerini yaparken askerler kadere boyun eğmiş, bekliyorlardı. 2 Temmuz günü Rus

komutanlığı, Alman hücumunun ayın 3’ü ile 6’sı arasında her an

başlayabileceğini duyurdu.

34 Temmuz gecesi, Alman birliklerinden kaçan bir Çek, tüm

birliklere şnaps ve beş günlük kumanya dağıtıldığını söyledi. ‘Lucy’ adlı casus

şebekesinden de aynı bilgiyi alan Rus komutanı Vatutin, hücumun her an gelebileceğini

düşünerek, 5 Temmuz sabahı, tespit edilen Alman toplanma noktalarına dört saat süren bir

topçu ateşiyle muharebeyi başlattı.

Bu bombardımanda sadece orta topçusunu

kullanmış, tanksavarlara ateşe karışmamaları ve mevzilerini belli etmemeleri için kesin talimat

vermişti.

Hoth’un askerleri bombardıman altında hücum saatini beklerken,

Hitler’in özel bir mesajı dağıtılıyordu: “Alman askerleri, hazırlandığınız hücum tüm

savaşın kaderini tayin edecek kadar önemlidir. Zaferiniz tüm dünyaya, Alman askerine

direnmenin umutsuz bir iş olduğunu gösterecektir.”

5 Temmuz gününün ilk

saatleri topçu bombardımanları ve uçak hücumları ile devam etti.

Nihayet saat

14.00’te, 2 bin Alman tankı saklandıkları çukurlardan çıkarak yukarı Donetz vadisinin

mısır tarlaları arasında ilerlemeye başladı. Ancak derhal mayın tarlaları arasına girerek kayıp

vermeye başladılar.

Ayrıca Rus tanksavarları ölümcül bir ateş açarken, pusuda bekleyen

tank imha mangaları da işlerini yapmaya başladılar.

Alman tankları normalde yaralanan

tanklardaki arkadaşlarını korur ve onlar emniyete alındıktan sonra ilerlerdi. Yaralı tankların bir

kısmı sahra atölyelerinde tamir edilip tekrar savaşa sokulurdu. Bu kez, yaralılara aldırmadan

ilerlemeleri emredilmişti. Böylece tek başlarına kalan Alman tankları tekrar ateş altına alınarak

tümüyle imha edildiler.

Alman kolları en önde ağır Kaplan tankları, yanlarında ise Panter

ve Pz.IV’lerin bulunduğu kamalar halinde ilerliyordu. Tankların hemen gerisinden

tanksavarlarla muharebe etmek için, hafif silahlı piyade geliyor; kamanın tabanında ise,

havanlar ve ağır piyade bulunuyordu.

Rusların derinlemesine hazırladığı siperler ve mayın

hatları bu düzeni bozdu. Kaplan tankları desteklerinden koparak ilerleyince tecrit oldular ve

piyade onları korumak için gece saatlerinde çatışarak ilerlemek zorunda kaldı.

6 Temmuz

sabahı, yanan tanklar, tutuşan mısır tarlaları, dumanı tüten köyler, düşen uçaklar ve top

patlamaları ile, cehennem manzarası bütün dehşetiyle ortaya çıktı.

Almanlar büyük bir

gayretle Rusların ön savunma hatlarını ele geçirdiler; ama ikinci ve ana muharebe hattının

önünde takılıp kaldılar. Kıskacın kuzey ucunda Rokossovsky’nin ordusuna hücum

eden Model’in 9. Zırhlı Ordusu’nun 90 ağır tankı, Rus ateşinden etkilenmeden

önden ilerledi; ama bunlar siperdeki piyadelere bir şey yapamıyorlardı. Refakatçilerinden

kopunca tek tek yakıldılar.

Güneyden ilerleyen Hoth’un güçlü SS ve panzer

tümenleri ise, 7 gün 7 gece savaştıktan sonra, 25 km kadar ilerlemişlerdi.

12 Temmuz

günü, ellerinde kalan 600 tank ile bir ölüm sürüşüne geçmeye karar verdiler. Rus çıkıntısını

dibinden budayıp geçecekler veya bütün bu fedakârlıklar boşa gidecekti.

Bunu

bekleyen Ruslar, büyük bir tank kuvvetine sahip olan Rotmistrov komutasındaki 5. Tank

Ordusu’nu ileri sürdüler. İki zırhlı ordu öğleden önce tam kafaya kafaya çarpıştılar.

Taze Rus kuvvetleri cephanesi ve yakıtı azalmış yorgun Alman tanklarını dağıtarak ilerlediler.

O anlarda, aynı sahada çarpışan iki bine yakın tank vardı. Almanlar istirahate çektikleri yorgun

birlikleri, dinlendirmeden tekrar savaşa sürmek zorunda kaldılar.

Akşam güneş batarken,

Sovyet ordusu muharebe alanının hâkimi olmuştu...

Hitler ertesi gün komutanlarına bir

mesaj göndererek Zitadelle Harekâtı’na son verdiğini söyledi.

Müttefikler

Sicilya’ya çıkmışlardı ve İtalya’nın savaştan çekilme ihtimali vardı. Almanlar

yavaş yavaş çıkış hatlarına döndüler. Muharebe alanına hâkim olan Ruslar, hasarlı tankları

sahra tamirhanelerinde hazırlayıp hızla birliklere dağıtırken, Alman tümenleri kayıplarını

karşılayamadılar. Personel kayıpları da karşılanamadı.

Örneğin, Zitadelle’i izleyen

günlerde, Manstein 133 bin asker kaybına karşı, sadece 33 bin personel takviyesi aldı. Bu

arada Ruslar düşmanlarını dağınık tutmak için, cephenin birçok bölgesinde küçük hücumlar

yaparken, Almanlar bazı birlikleri de İtalya’daki kriz için çekmek zorunda kaldılar...

Böylece her noktada zayıf düşerek geri çekilmeye başladılar. Bu çekilme, 22 ay sonra

Berlin’de sona erecekti.

Zitadelle ile, Hitler stratejik ihtiyatını boş yere harcamış

oldu. Bu nedenle Rus ilerlemesine karşı hiçbir zaman etkili bir karşı saldırı düzenleyemedi.

Hareket gücünü yitiren Alman birlikleri, kuşatılıp imha edilmeye başlandı.

Zafer umudu

yitirildikçe, Hitler aleyhine komplolar gelişti. Bir yıl içerisinde altı suikast girişimi sonuçsuz kaldı.

Nihayet 20 Temmuz 1944 günü Stauffenberg tarafından karargâhında patlatılan bomba ile,

Hitler yaralandı.

Ordu ile Hitler arasındaki ilişkiler daha da gerginleşti. Bu gerginlik Alman

savaş yönetiminin giderek daha fazla hata yapmasına neden oldu. Bin yıllık olduğu söylenen III.

Reich’ın, 12. ve son yılında katliamlar bombaların gürültüsüne karışarak sürdü.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder